el-hâcin ~ اَلْهَاجِنُ

Kamus-ı Muhit - الهاجن maddesi

اَلْهَاجِنُ [el-hâcin] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) Bir çakışta âteşi çıkmaz olan çakmağa denir; yukâlu: زَنْدٌ هَاجِنٌ إِذَا كَانَ لَا يُورِي بِقَدْحَةٍ وَاحِدَةٍ Ve kable’l-bülûg ere verilmiş sagîreye denir. Ve vaktinden evvel gebe kalmış keçi çebişine denir ki piçine tutmuş olur, ʹalâ-kavlin mutlakan piçine tutmuş hayvâna denir; yukâlu: عَنَاقٌ هَاجِنٌ إِذَا كَانَتْ حَمَلَتْ قَبْلَ بُلُوغِ السِّفَادِ أَوْ هُوَ كُلُّ مَا حَمَلَتْ قَبْلَ بُلُوغِهَا

Vankulu Lugatı - الهاجن maddesi

اَلْهَاجِنُ [el-hâcin] (cîm’in kesriyle) Şol kızdır ki kable’l-bulûg tezevvüc oluna. Ve kezâlik devenin ve sâ΄ir behâyimin hurdesine dahi هَاجِنٌ derler. Ve fi’l-meseli: “جَلَّتِ الْهَاجِنُ عَنِ الْوَلَدِ” أَيْ صَغُرَتْ Ve “جَلَّتِ الْهَاجِنُ الرِّفْدَ” Ve رِفْدٌ [rifd] râ΄-i mühmelenin kesri ve fâ’nın sükûnuyla büyük kadehtir, yaʹnî devenin hurdesi süt ile büyük kadehi doldurmaz. Ve İbnu’l-Aʹrâbî eyitti: “جَلَّتِ الْعُلْبَةُ عَنِ الْهَاجِنِ derler, كَبِرَتْ maʹnâsına. Ve عُلْبَةٌ [ʹulbet] deve derisinden olan süt kabına derler. Ve İbnu’l-Aʹrâbî eyitti: هَاجِنٌ [hâcin] şol بِنْتُ لَبُونٍ [bintu lebûn]dur ki bî-vakt yüklü olup bî-vakt doğura hâlâ ki o ona sâlih olmaya.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı