اَلْهَيْمَنَةُ [el-heymenet] (بَيْطَرَةٌ [bayṯaret] vezninde) Bir adam duʹâ eyledikten sonra âmîn demek maʹnâsınadır; yukâlu: هَيْمَنَ الرَّجُلُ إِذَا أَمَّنَ أَيْ قَالَ آمِينَ Şârih der ki bunun aslı أَمَّنَ تَأْمِينًا idi, mîm-i müşeddedenin birisi yâ’ya münkalib ve hemze dahi hâ’ya mübeddel oldu. Ve
هَيْمَنَةٌ [heymenet] Kuş kısmı yavrusu üzere kanat kakıp pervâzlamak maʹnâsınadır; yukâlu: هَيْمَنَ الطَّائِرُ عَلَى فِرَاخِهِ إِذَا رَفْرَفَ Ve bir nesne üzere hâfız ve nigeh-bân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَيْمَنَ عَلَى كَذَا إِذَا صَارَ رَقِيبًا عَلَيْهِ وَحَافِظًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı