اَلْوَهَلُ [el-vehel] (fethateynle) Bir adam zaʹîf olup her nesneden belinleyip korkar olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَهِلَ الرَّجُلُ وَهَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ضَعُفَ وَفَزِعَ Ve bir nesnede sehv ve nisyân hasebiyle galat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَهِلَ عَنْهُ إِذَا غَلَطَ فِيهِ وَنِسَيَهُ
اَلْوَهِلُ [el-vehil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْمُسْتَوْهِلُ [el-mustevhil] Her nesneden belinleyip korkar olan adama denir; yukâlu: رَجُلٌ وَهِلٌ مُسْتَوْهِلٌ أَيْ فَزِعٌ
اَلْوَهْلُ [el-vehl] (أَهْلٌ [ehl] vezninde) Zihn savâbdan sapıp âher nesneyi vehm eylemek maʹnâsınadır, yanlış anlamak ve yanlış varmak taʹbîr olunur; yukâlu: وَهَلَ إِلَى الشَّيْءِ يَوْهَلُ وَوَهَلَ يَهِلُ وَهْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالثَّانِي إِذَا ذَهَبَ وَهْمُهُ إِلَيْهِ
اَلْوَهَلُ [el-vehel] (fethateynle) Bî-sabr olmak, cezaʹ maʹnâsına; yukâlu: وَهِلَ يَوْهَلُ وَهَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve sehv ve galat etmeğe dahi derler, Ebû Zeyd rivâyeti üzere; tekûlu: وَهِلَ فِي الشَّيْءِ وَعَنِ الشَّيْءِ يَوْهَلُ وَهَلًا إِذَا غَلِطَ فِيهِ وَسَهَا
اَلْوَهِلُ [el-vehil] (vâv’ın fethi ve hâ’nın kesriyle) Sabrsız olan kimse, ceziʹ maʹnâsına.
اَلْوَهْلُ [el-vehl] (vâv’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bir nesnede vehm etmek; tekûlu: وَهَلْتُ إِلَيْهِ أَهِلُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ذَهَبَ وَهْمُكَ إِلَيْهِ وَأَنْتَ تُرِيدُ غَيْرَهُ مِثْلُ وَهَمْتُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı