belâ ~ بَلَى

Kamus-ı Muhit - بلى maddesi

بَلَى [belâ] (bâ’nın fethi ve elifin kasrıyla) Cevâb-ı istifhâmdır, nefy ve cahd için maʹkûddur, muhâtaba îrâd olunan kavli yaʹnî sü΄âli îcâb eder, zîrâ mefâdı terk-i nefydir: فَإِذَا قِيلَ مَا قَامَ زَيْدٌ وَقُلْتَ فِي الْجَوَابِ بَلَى فَمَعْنَاهُ إِثْبَاتُ الْقِيَامِ وَإِذَا قِيلَ لَيْسَ كَانَ كَذَا وَقُلْتَ بَلَى فَمَعْنَاهُ اَلتَّقْرِيرُ وَالْإِثْبَاتُ وَلَا تَكُونُ إِلَّا بَعْدَ نَفْيٍ

بِلِّيٌّ [billiyy] ve

بِلِّيَّانٌ [billiyyân] (kesreteynle ve yâ’ların teşdîdiyle) ve

بَلَّى [bellâ] (حَتَّى [ḩattâ] vezninde ve bâ’nın kesriyle câ΄izdir) Bunlar pek baʹîd olmakla yeri nâ-naʹlûm olmak makâmında istiʹmâl olunur. Vech-i mezkûr üzere başını alıp yabana gidip nâbûd olmak maʹnâsına olan بُلُولٌ [bulûl] mâddesinden me΄hûzdur; ve minhu yukâlu: هُوَ بِذِي بِلِّيٍّ وَذِي بِلِّيَّانٍ وَبِذِي بَلَّى أَيْ بَعِيدٌ حَتَّى لَا يُعْرَفَ Ve kanda olduğu maʹlûm değildir diyecek yerde هُوَ بِذِي بَلِيٍّ derler وَلِيٌّ [veliyy] vezninde bâ’nın kesriyle de câ΄izdir ve ذِي بَلَيَانٍ [žî beleyân] derler fetehâtla ve yâ’nın tahfîfiyle ve ذِي بِلِيَّانٍ [žî biliyyân] derler kesreteynle ve yâ’nın teşdîdiyle ve بِذِي بِلٍّ derler bâ’nın kesriyle ve ذِي بِلَّيَانٍ denir bâ’nın kesri ve lâm-ı müşeddenin fethiyle ve ذِي بَلَّيَانٍ derler bâ’nın ve lâm-ı müşeddedenin fethiyle ve ذِي بَلْيَانٍ derler سَحْبَانُ [saḩbân] vezninde kezâlik ذَهَبَ بِذِي هِلِّيَانٍ وَبِذِي بِلِّيَانٍ derler hâ’nın ve bâ’nın ve lâm-ı müşeddedenin kesriyle ve munsarıf ve gayr-i munsarıf olarak nerede olduğu maʹlûm değildir diyecek yerde ve ʹinde’l-baʹz بِلِّيَّانٌ [billiyyân] buʹdun ʹalemidir. Bunların mecmûʹu بُلُولٌ [bulûl]-ı mezkûr maʹnâsından me΄hûz ve mutasarrıftır. ʹAlâ-kavlin بِلِّيَّانٌ [Billiyyân] verâ-i Yemen’de yâhûd aʹmâl-i Hecer’den bir mevziʹ ismidir yâhûd rubʹ-ı meskûnun nihâyetine denir. Ve Ḣâlid b. Velîd radıyallâhu ʹanhu hazretlerinin أَمَّا وَابْنُ الْخَطَّابِ حَيٌّ فَلَا وَلَكِنْ ذَلِكَ إِذَا كَانَ النَّاسُ بِذِي بِلِّيٍّ بِكَسْرِ الْبَاءِ وَاللَّامِ وَالْيَاءِ الْمُشَدَّدَةِ وَذِي بِلَّى بِكَسْرِ الْبَاءِ وَفْتَحِ اللَّامِ الْمُشَدَّدَةِ وَالْقَصْرِ kavlinden murâd nâs müteferrik olup halîfesiz ve imâmsız kalmakla firak-ı muhtelife ve tavâ΄if-i nâ-mü΄telife olmağın birbirinden hissî yâ maʹnevî baʹîd olmalarıdır. Niteki vech-i mezkûr üzere her nesne ki baʹîd olup mahalli nâ-maʹlûm olsa هُوَ بِذِي بِلِّيٍّ وَذِي بِلَّى وَذِي بِلِّيَانٍ derler. Bu resme terkîblerde ذِي [žî] صَاحِبٌ [ṡâḩib] maʹnâsına olup muktezâsına göre mekân yâhûd vakt-i mukaddere muzâf iʹtibâr olunur; ve minhu إِذْهَبْ بِذِي تَسْلَمُ

Vankulu Lugatı - بلى maddesi

بَلَى [belâ] (bâ’nın fethi ve elifin kasrıyla) Tahkîk içindir, sanâ ilkâ olunan kelâmı îcâb etmekle, zîrâ بَلَى [belâ] kelimesinin mefâdı terk-i nefydir. Ve بَلَى [belâ] harftir, لَا kelimesinin nakîzi olduğundan ötürü ve Sîbeveyhi bu maʹnâya tasrîh için لَيْسَ بَلَى وَنَعَمْ اِسْمَيْنِ demiştir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı