اَلْبَوْعُ [el-bevʹ] (bâ’nın fethi ve zammıyla) Bu dahi kulaca denir. Ve
بَوْعٌ [bevʹ] Masdar olur, kulaçla ölçmek maʹnâsına ki kulaçlamak taʹbîr olunur; yukâlu: باَعَ الثَّوْبَ يَبُوعُهُ بَوْعًا إِذَا قَدَّرَهُ بِبَاعِهِ Ve at adımlarını seyrek seyrek atmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَاعَ الْفَرَسُ فِي جَرْيِهِ إِذَا أَبْعَدَ خُطَاهُ Ve bir mâla bast-ı yed eylemek yaʹnî musallat olmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki kol uzatmak taʹbîr olunur; yukâlu: بَاعَ بِالْمَالِ إِذَا بَسَطَ يَدَهُ بِهِ Ve
بَوْعٌ [bevʹ] Dağ kuytusunda olan obruk yere denir; yukâlu: نَزَلُوا فِي بَوْعٍ أَيْ مَكَانٍ مُنْهَضِمٍ فِي لِصْبِ جَبَلٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı