اَلْجَرَزَةُ [el-cerezet] (fetehâtla) Helâk maʹnâsınadır; yukâlu: رَمَاهُ اللهُ بِجَرَزَةٍ أَيْ هَلاَكٍ
اَلْجُرْزَةُ [el-curzet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Bir demet şey΄e denir, yonca ve sâ΄ir nesne olsun; yukâlu: جَاءَ بِجُرْزَةٍ مِنَ الْقَتِّ وَنَحْوِهِ أَيْ حُزْمَةٍ
اَلْجَرْزَةُ [el-cerzet] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi kökünden kesmek; ve minhu kavluhum: “لَنْ تَرْضَى شَانِئَةٌ إِلَّا بِجَرْزَةٍ” Yaʹnî “Bugz sâhibi bugz ettiği kimseyi kökünden helâk etmeyince râzî olmaz.”
اَلْجِرَزَةُ [el-cirezet] (cîm’in kesri ve râ’nın fethiyle) جُرْزٌ [curz]ün cemʹi cîm’in zammıyla, جُحْرٌ [cuḩr] ile جِحَرَةٌ [ciḩaret] gibi. Ve جُحْرٌ [cuḩr] cîm’in zammı ve ḩâ-i mühmelenin sükûnuyla haşerât yuvası olan deliğe derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı