نَاعِمٌ [Nâʹim] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) ve
مُنَعِّمٌ [Munaʹʹim] (مُحَدِّثٌ [muḩaddišamp;] vezninde) ve
نُعْمَانُ [Nuʹmân] (عُثْمَانُ [ʹušamp;mân] vezninde) ve
نُعْمَى [Nuʹmâ] (حُبْلَى [ḩublâ] vezninde) ve
نُعَيْمٌ [Nuʹaym] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) ve
أَنْعُمٌ [Enʹum] (أَفْلُسٌ [eflus] vezninde) ve
تَنْعُمُ [Tenʹum] (تَنْصُرُ [tenṡuru] vezninde) Esâmî-i ricâldendir. Ve
نُعَيْمٌ [Nuʹaym] On altı nefer sahâbe ismidir.
اَلْمُنَاعَمَةُ [el-munâʹamet] (mîm’in ve ʹayn’ın fethiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: نَعَّمَهُ اللهُ وَنَاعَمَهُ فَتَنَعَّمَ Ve
مُنَاعَمَةٌ [munâʹamet] Nâz ve naʹîmle perveriş bulan ʹavrete dahi derler. Ve
تَنَعُّمٌ [tenaʹʹum] Bir yerin havâsı muvâfık olmağa dahi derler; yukâlu: أَتَيْتُ أَرْضَ فُلَانٍ فَتَنَعَّمَتْنِي إِذَا وَافَقْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı