Ceres ~ جَرَسٌ

Kamus-ı Muhit - جرس maddesi

اَلْجَرَسُ [el-ceres] (fethateynle) Çan taʹbîr olunan nesneye denir ki devenin boynuna asarlar. Ve çaldıkları çana dahi denir ki murâd Naṡârâ çanları olacaktır; tekûlu: سَمِعْتُ صَوْتَ الْجَرَسِ وَهُوَ الَّذِي يُعَلَّقُ فِي عُنُقِ الْبَعِيرِ وَكَذَا الَّذِي يُضْرَبُ بِهِ Ve

جَرَسٌ [Ceres] Bir kelbin ismidir. Ve Ceres b. Lâṯim b. ʹOšamp;mân b. Muzeyne etbâʹ-ı tâbiʹînden sâhib-i rivâyettir.

اَلْجَرْسُ [el-cers] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Sese, ʹalâ-kavlin gizli ve yavaşına denir; cîm’in kesriyle de lügattir. Ve ʹinde’l-baʹz münferiden zikr olunursa cîm meftûh olur, meselâ مَا سَمِعْتُ لَهُ جَرْسًا derler cîm’in fethiyle ve mürâdif makûlesi lafza mukârin olur ise cîm meksûr olur, meselâ مَا سَمِعْتُ لَهُ حِسًّا وَلاَ جِرْسًا denir. Ve

جَرْسٌ [cers] Bir nesneyi yalamak maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَسَهُ جَرْسًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا لَحَسَهُ Ve bir nesneden bir bölüğe denir; tekûlu: عِنْدِي جَرْسٌ مِنْهُ أَيْ طَائِفَةٌ ve yukâlu: مَضَى جَرْسٌ مِنَ اللَّيْلِ أَيْ طَائِفَةٌ Ve tekellüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَسَ الرَّجُلُ إِذَا تَكَلَّمَ

Vankulu Lugatı - جرس maddesi

اَلْجَرَسُ [el-ceres] (fethateynle) Çıngırak dedikleri nesne ki kârvân deve boynuna bağlarlar. Ve

جَرَسٌ [ceres] Şol nesneye derler ki onu çalarlar. Ve fi’l-hadîsi: “لَا تَصْحَبُ الْمَلَائِكَةُ رُفْقَةً فِيهَا جَرَسٌ”

اَلْجَرْسُ [el-cers] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Savt-ı hafîfe derler; tekûlu: سَمِعْتُ جَرْسَ الطَّيْرِ إِذَا سَمِعْتَ صَوْتَ مَنَافِيرِهَا عَلَى شَيْءٍ تَأْكُلُهُ Ve fi’l-hadîsi: “فَيَسْمَعُونَ جَرْسَ طَيْرِ الْجَنَّةِ” Aṡmaʹî eyitti: Ben Şuʹbe meclisinde hâzır idim ,bu hadîs-i şerîfi nakl ederken; فَيْسَمَعُونَ جَرْشَ طَيْرِ الْجَنَّةِ dedi şîn-i muʹceme ile. Ben onun mukâbilesinde جَرْسٌ dedim sîn-i mühmele ile. Benden yana nazar edip eyitti: خُذُوهَا عَنْهُ فَإِنَّهُ أَعْلَمُ بِهَذَا مِنِّي Yaʹnî “Onun dediğin tutun ki elfâz cihetinden o benden aʹlemdir” dedi. Ve

جَرْسٌ [cers] Geceden bir mikdâra da derler; yukâlu: مَضَى جَرْسٌ مِنَ اللَّيْلِ أَيْ طَائِفَةٌ مِنْهُ Ve

جَرْسٌ [cers] Bal arısı çiçek yemeğe de derler; yukâlu: جَرَسَتِ النَّحْلُ الْعُرْفُطَ إِذَا أَكَلْتَهُ Ve عُرْفُطٌ [ʹurfuṯ] ʹayn-ı mühmelenin ve fâ’nın zammıyla bir dikenli ağaçtır. Ve

جَرْسٌ [cers] Tekellüm etmeğe de ve terennüm etmeğe de derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı