cirm ~ جِرْمٌ

Kamus-ı Muhit - جرم maddesi

اَلْجِرْمُ [el-cirm] (cîm’in kesriyle) Cesed ve ten maʹnâsınadır;cemʹi أَجْرَامٌ [ecrâm] ve جُرُومٌ [curûm] ve جُرُمٌ [curum] gelir zammeteynle. Şârih der ki cemâdâtta istiʹmâli gâlibdir. Ve

جِرْمٌ [cirm] Boğaza denir, حَلْقٌ [ḩalḵ] maʹnâsına. Ve savt ve âvâzâ denir, ʹalâ-kavlin savtın bülend olmasından ʹibârettir; yukâlu: لَهُ جِرْمُ الصَّوْتِ أَيْ جَهَارَتُهُ Ve renk ve levn maʹnâsınadır.

اَلْجَرْمُ [el-cerm] (cîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَهُ جَرْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve

جَرْمٌ [cerm] ve

جَرَامٌ [cerâm] (سَحَابٌ [seḩâb] ve كِتَابٌ [kitâb] veznlerinde) Hâssaten hurmâ yemişini kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ النَّخْلَ جَرْمًا وَجَرَامًا وَجِرَامًا إِذَا صَرَمَهُ Ve hurmâ ağacının üzerinde olan hurmâları rutab iken resîde oldukta ne mikdâra bâlig olur diye tahmîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ النَّخْلَ إِذَا خَرَصَهُ Ve günâh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ الرَّجُلُ إِذَا أَذْنَبَ Ve kesb ü kâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ لِأَهْلِهِ إِذَا كَسَبَ Ve bir adama cinâyet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ عَلَيْهِمْ وَإِلَيْهِمْ جَرِيمَةً إِذَا جَنَى جِنَايَةً Ve koyunun yününü kırkmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَمَ الشَّاةَ إِذَا جَزَّهَا Ve

جَرْمٌ [cerm] Issıya denir. Ve bu germ-i Fârisî muʹarrebidir; tekûlu: يَوْمُنَا هَذَا جَرْمٌ أَيْ حَارٌّ Ve havâsı be-gâyet ıssı olan arza denir. Ve ehl-i Yemen lügatında bir gûne kayığa denir;cemʹi جُرُومٌ [curûm]dur, zâhiren Nîl-i Mıṡr’da جَرْمٌ [cerm] dedikleri büyücek kayık olacaktır. Ve

جَرْمٌ [Cerm] Ṯayyi΄ kabîlesinden bir batn ismidir. Ve Cerm b. Zebbân, Ḵuḋâʹa kabîlesinden bir batndır.

Vankulu Lugatı - جرم maddesi

اَلْجِرْمُ [el-cirm] (cîm’in kesri ve râ’nın sükûnuyla) Cesed maʹnâsınadır. Ve levn maʹnâsına da gelir. Ve

جِرْمٌ [cirm] Savta dahi derler, İbnu’s-Sikkît rivâyeti ve gayrılar rivâyeti üzere. Ve Ebû Hâtim eyitti: ʹÂmme فُلَانٌ صَافِي الْجِرْمِ demeğe harîslerdir, صَافِي الصَّوْتِ ve صَافِي الْخُلُقِ maʹnâsına, lâkin bu hatâdır dedi.

اَلْجُرُومُ [el-curûm] (zammeteynle) Issı şehrler, nitekim صُرُودٌ [ṡurûd] ṡâd-ı mühmelenin zammıyla soğuk şehrlere derler. İkisi de Fârisî-i muʹarrebdir. Ve

جَرْمٌ [cerm] İki cemâʹattir ʹArabda, biri Ḵuḋâʹa’da ki o Cerm b. Zebbân’dır ve biri dahi Ṯayyi΄dedir. Ve

جَرْمٌ [cerm] Kıtʹa dahi derler. Ve

جَرْمٌ [cerm] Koyunun yünün kırkmağa da derler; tekûlu: جَرَمْتُ صُوفَ الشَّاةِ إِذَا جَزَزْتَهُ Ve

جَرْمٌ [cerm] Almağa dahi derler; tekûlu: جَرَمْتُ مِنْهُ إِذَا أَخَذْتَ مِنْهُ مِثْلُ جَلَمْتُ وَزْنًا وَمَعْنًى Ve

جَرْمٌ [cerm] Kesb maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَرَمَ يَجْرِمُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا كَسَبَ Ve haml maʹnâsına da gelir. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ﴾ (المائدة، 2) أَيْ لَا يَحْمِلَنَّكُمْ وَيُقَالُ لَا يَكْسِبَنَّكُمْ Ve شَنَآنٌ [şene΄ân] bugza derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı