اَلْحَوْشُ [el-ḩavş] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Şikârı ağ ve tuzak tarafına sarf için etrâfından kollayarak sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَاشَ الصَّيْدَ يَحُوشُ حَوْشًا إِذَا جَاءَهُ مِنْ حَوَالَيْهِ لِيَصْرِفَهُ إِلَى الْحِبَالَةِ Ve develeri biriktirip sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَاشَ الْإِبِلَ إِذَا جَمَعَهَا وَسَاقَهَا Ve
حَوْشٌ [ḩavş] ʹIrâḵ lügatinde حَظِيرَةٌ [ḩażîret] yaʹnî ağıl tarzında çevrilmiş yere denir. Şârih der ki Mıṡır’da حَوْشٌ [ḩavş] hânenin avlusuna denir. Ve
حَوْشٌ [Ḩavş] İsferâ΄in kazâsında bir karye adıdır. Ve
حَوْشٌ [ḩavş] Taʹâmı bitirince kadar cevânib ve etrâfından ekl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَاشَ الطَّعَامَ حَوْشًا إِذَا أَكَلَهُ مِنْ جَوَانِبِهِ حَتَّى نَهَكَهُ
اَلْحُوشِيُّ [el-ḩûşiyy] (ḩâ’nın zammı ve meddiyle) Vahşî maʹnâsınadır. Ve
حُوشِيُّ الْكَلَامِ [ḩûşiyyu’l-kelâm] Kelâmın vahşîsi ve garîbi. Ve
حُوشِيٌّ [ḩûşiyy] Şol kimseye derler ki halka karışmaya; yukâlu: رَجُلٌ حُوشِيٌّ وَفِيهِ حُوشِيَّةٌ ve حُوشٌ [ḩûş]ın aslı ʹArablar zuʹm ettiği uzun şol cinn vilâyetidir ki Yebrî demekle maʹrûf olan kumlu sahrânın mâ-verâsındadır ki onda insândan bir ehad sâkin olmaz. Ve
حُوشٌ [ḩûş] Yabanî olan davara dahi derler.
اَلْحَوْشُ [el-ḩavş] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Şikârın etrâfından gelmek, tuzağa düşsün diye. Ve
حَوْشٌ [ḩavş] Deveyi cemʹ edip sürmek; tekûlu: حُشْتُ الْإِبِلَ إِذَا جَمَعْتَهَا وَسُقْتَهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı