sevr ~ سَوْرٌ

Kamus-ı Muhit - سور maddesi

اَلسَّوْرُ [es-sevr] (جَوْرٌ [cevr] vezninde) ve

اَلسُّوُورُ [es-suvûr] (ظُهُورٌ [żuhûr] vezninde) Şarâb makûlesi nesne başa sıçrayıp buhârı başın içinde sersem gibi dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَارَ الشَّرَابُ فِي رَأْسِهِ يَسُورُ سَوْرًا وَسُوُورًا إِذَا دَارَ وَارْتَفَعَ فِيهِ Ve bir kimse bir adamın yüzüne kedi gibi sıçrayıp atılmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَارَ الرَّجُلُ إِلَيْكَ إِذَا وَثَبَ وَثَارَ Ve

سَوْرٌ [sevr] Duvara tırmanıp çıkmak maʹnâsınadır; tekûlu: سُرْتُ الْحَائِطَ إِذَا تَسَلَّقْتَهُ

اَلسُّورُ [es-sûr] (sîn’in zammıyla) Şehrin çevresine dâ΄iren mâ-dâre çekilen bârûya ve hisâra denir. Cemʹi أَسْوَارٌ [esvâr] gelir ve سِيرَانٌ [sîrân] gelir sîn’in kesriyle. Ve

سُورٌ [sûr] Soy ve pâk-cins olan develere denir; yukâlu: لَهُ سُورٌ مِنَ الْإِبِلِ أَيْ كِرَامٌ

Vankulu Lugatı - سور maddesi

اَلسِّيرَانُ [es-sîrân] (sîn’in kesri ve meddiyle) سُورٌ [sûr]un cemʹleridir. Ve

سُورٌ [sûr] (kezâlik sîn’in zammı ve vâv’ın sükûnuyla) سُورَةٌ [sûret]in cemʹidir, بُسْرٌ [busr]le بُسْرَةٌ [busret] gibi ki سُورَةٌ [sûret] binâdan bir menzile derler ki mâ-ʹadâdan maktûʹ ve mümtâz ola. Ve سُورَةٌ [sûret]-i Ḵur΄ân dahi bundan me΄hûzdur, zîrâ sûre-i Ḵur΄ân dahi bir menziledir ki mâ-kablinden ve mâ-baʹdından maktûʹadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı