اَلسِّيبُ [es-sîb] (sîn’in kesriyle) Su yoluna denir. Ve Ḣârezm ülkesinde bir ırmak adıdır. Ve Baṡra türâbında ve nehr-i Furât nihâyetinde birer ırmak adıdır. Üçüncü ırmak üzere bir belde vardır, o nehr ismiyle müsemmâdır; Ṡabbâḩ b. Hârûn ve Yaḩyâ b. Aḩmed el-Muḵrî ve Muḵtedir-billâh Ḣalîfe’nin muʹallimi olan Hibetullâh b. ʹAbdullâh ve Muḵtefî Li-emrillâh Ḣalîfe’nin muʹallimi olan Aḩmed b. ʹAbdulvehhâb es-Sîbî oradandır. Baʹzılar Muḵtefî Li-emrillâh Ḣalîfe’nin mü΄eddibi Aḩmed’in pederidir demeleriyle mü΄ellif redd eylemiştir. Ve
سِيبٌ [sîb] Fârisîde elmaya denir تُفَّاحٌ [tuffâḩ] maʹnâsına. سِيبَوَيْهِ [Sîbeveyhi] kelimesi bundan me΄hûzdur ki İmâm-ı nuhât olan ʹAmr b. ʹOšamp;mân eş-Şîrâzî lakabıdır, رَائِحَةُ التُّفَّاحِ [râ΄iḩatu’t-tuffâḩ] demektir.
اَلسَّيْبُ [es-seyb] (غَيْبٌ [ġayb] vezninde) Vergi, ʹatâ ve bahşîş maʹnâsınadır ki ismdir; yukâlu: فَاضَ سَيْبُهُ عَلَى النَّاسِ أَيْ عَطَاؤُهُ Ve gemi sığ yere oturdukta yâhûd kenâra çattıkta defʹ eyleyecek sırığa denir ki gönder taʹbîr olunur, مُرْدِيٌّ [murdiyy] dahi derler. Ve
سَيْبٌ [seyb] At kısmının kuyruğu kıllarına denir. Ve
سَيْبٌ [seyb] Masdar olur, akmak maʹnâsına; yukâlu: سَابَ الْمَاءُ يَسِيبُ سَيْبًا إِذَا جَرَى Ve âb-ı revân gibi çabuk yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: سَابَ الرَّجُلُ إِذَا مَشَى مُسْرِعًا
اَلسَّيْبُ [es-seyb] (sîn’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ʹAtâ΄. Ve
سَيْبٌ [seyb] Masdar dahi gelir, akmak maʹnâsına; yukâlu: سَابَ الْمَاءُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا جَرَى
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı