اَلسَّوِيَّةُ [es-seviyyet] (غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde) Berâberlik, istivâ΄ mevkiʹinde müstaʹmeldir; yukâlu: هُمْ عَلَى سَوِيَّةٍ أَيِ اسْتِوَاءٍ Burada سَوِيَّةٌ [seviyyet] mukadder mevsûfa vasftır, خَصْلَةٌ [ḣaṡlet] ve قِسْمَةٌ [ḵismet] هَيْئَةٌ [hey΄et] gibi bir münâsib mevsûf mukadderdir. Ve
سَوِيَّةٌ [seviyyet] Beygir semerine şebîh bir nesnedir ki ona cevârî ve fukarâ΄ makûlesi râkib olur, ʹalâ-kavlin ثُمَامٌ [šamp;umâm] otunun kıtıklarıyla dolmuş mindere denir ki dâbbenin sırtına pâlân gibi vazʹ edip üzerine binerler.
اَلسَّوِيَّةُ [es-seviyyet] (sîn’in fethi ve yâ’nın teşdîdiyle) Berâberlik; yukâlu: هُمَا عَلَى سَوِيَّةٍ مِنْ هَذَا الْأَمْرِ أَيْ عَلَى سَوَاءٍ وَتَقُولُ قَسَمْتُ الشَّيْءَ بَيْنَهُمَا بِالسَّوِيَّةِ Yaʹnî berâber kısmet ettim. Ve
سَوِيَّةٌ [seviyyet] Şol kilimdir ki içine otluk doldururlar, yastık misâlinde.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı