ʹitḵ ~ عِتْقٌ

Kamus-ı Muhit - عتق maddesi

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl عِتْقٌ mâddesi kıdem maʹnâsınadır ki Fârisîde dîrîne ve Türkîde çoktanki taʹbîr olunur. Ve kıdem dahi zamân ve mekân ve rütbe cihetleriyle mutasavverdir. Bu cihetle kadîm nesneye ve kerîm ve cemîl ve necîb ve şerîf kimselere ve rikkiyyetten hâlî olan kimseye عَتِيقٌ [ʹatîḵ] ıtlâk olunur. İntehâ. Ve

عِتْقٌ [ʹitḵ] Kişi-zâdelik, hürriyyet maʹnâsınadır. Ve kul âzâd olmak maʹnâsınadır; bunda ʹayn’ın fethiyle de lügattır, ʹalâ-kavlin fethle masdar ve kesr ile ismdir ki âzâdlık maʹnâsınadır.

اَلْعَتَاقُ [el-ʹatâḵ] ve

اَلْعَتَاقَةُ [el-ʹatâḵat] (ʹayn’ların fethiyle) Bunlar da عِتْقٌ [ʹitḵ] gibi, kul âzâd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَ الْعَبْدُ عِتْقًا وَعَتَاقًا وَعَتَاقَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَرَجَ عَنِ الرِّقِّ فَهُوَ عَتِيقٌ وَعَاتِقٌ Şârihin Miṡbâḩ’tan nakline göre bu maʹnâda عِتْقٌ [ʹitḵ] bi-nefsihi müteʹaddî olmaz, fe-lâ yukâlu عَتَقْتُهُ Pes mechûl sîgasıyla عُتِقَ الْعَبْدُ demek sahîh olmaz; kezâlik ifʹâl bâbından bu maʹnâda lâzım gelmez, belki sülâsî lâzım ve ifʹâl bâbı müteʹaddîdir, onun için مَعْتُوقٌ [maʹtûḵ] denmeyip عَتِيقٌ [ʹatîḵ] ve عَاتِقٌ [ʹâtiḵ] ve مَعْتُوقٌ [maʹtûḵ] denir. Ve عَتِيقٌ [ʹatîḵ] mü΄ennese de vasf olur. Ve

عَتْقٌ [ʹatḵ] Bir adamın derisi sert ve dürüşt iken baʹzı ilâc sebebiyle yufkalıp nâzük olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَتَقَ فُلاَنٌ وَعَتُقَ بَعْدَ اسْتِعْلاَجٍ عَتْقًا وَعِتْقًا وَعَتَاقَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْخَامِسِ إِذَا رَقَّتْ بَشَرَتُهُ بَعْدَ الْجَفَاءِ وَالْغِلَطِ Ve bir kimse üzere yemîn vâcib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَتِ الْيَمِينُ عَلَيْهِ إِذَا وَجَبَتْ Ve davar tavlanıp yarar olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَ مَالُهُ إِذَا صَلُحَ Ve at ileri geçip kurtulmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَ الْفَرَسُ إِذَا سَبَقَ فَنَجَا Ve

عَتَاقَةٌ [ʹatâḵat] Bir nesne eski ve kadîm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتُقَ الشَّيْءُ وَعَتَقَ عَتَاقَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ وَالْأَوَّلِ إِذَا قَدُمَ Ve şarâb yıllayıp neş΄e-dâr olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَتُقَتِ الْخَمْرُ عَتَاقَةً إِذَا حَسُنَتْ وَقَدُمَتْ Ve kız yeni yetişmek maʹnâsınadır ki henüz temellük-i zevc kaydından âzâdeliği hâldir; yukâlu: عَتُقَتِ الْجَارِيَةُ عَتْقًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا صَارَتْ عَاتِقًا Ve

عَتْقٌ [ʹatḵ] (ʹayn’ın fethiyle) Isırmak maʹnâsınadır, eser ibkâ eylediğine mebnîdir; yukâlu: عَتَقَهُ بِفِيهِ عَتْقًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا عَضَّهُ Ve davarı hoşça tîmâr ve riʹâyetle iyi ve yarar eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَ الْمَالَ إِذَا أَصْلَحَهُ Ve davar kendisi salâhiyet bulmak maʹnâsına da gelmekle bu maʹnâda müteʹaddî ve lâzım olur; yukâlu: عَتَقَ الْمَالُ هُوَ إِذَا صَلُحَ Ve bu tekrâr değildir, zîrâ sâbık bâb-ı sânîden, bu evveldendir. Ve at ve sâ΄irleri takaddüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَقَ الْفَرَسُ عَتْقًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا تَقَدَّمَ Niteki bâb-ı sânîden dahi gelir ki ânifen zikr olundu.

Vankulu Lugatı - عتق maddesi

عِتْقٌ [ʹitḵ] Hüsn ve cemâle dahi derler. Ve

عِتْقٌ [ʹitḵ] Hürriyyete dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı