اَلْغُلُّ [el-ġull] ve
اَلْغُلَّةُ [el-ġullet] (ġayn’ların zammıyla) ve
اَلْغَلَلُ [el-ġalel] (fethateynle) ve
اَلْغَلِيلُ [el-ġalîl] (أَزِيزٌ [ezîz] vezninde) Susuzluğa, ʹalâ-kavlin şiddetine denir ki pek susuzluktur yâhûd susuzluktan cevfin yanıp göyünmesine denir; yukâlu: أَخَذَهُ الْغُلُّ وَالْغُلَّةُ وَالْغَلَلُ وَالْغَلِيلُ أَيِ الْعَطَشُ أَوْ شِدَّتُهُ أَوْ حَرَارَةُ الْجَوْفِ Ve
غُلٌّ [ġull] ve
غُلَّةٌ [ġullet] Masdar olur, susamak yâhûd susuzluktan içerisi göyünmek maʹnâsına; yukâlu: غُلَّ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ غُلًّا وَغُلَّةً إِذَا عَطِشَ أَوِ اشْتَدَّ أَوِ احْتَرَقَ جَوْفُهُ فَهُوَ غَلِيلٌ وَمَغْلُولٌ وَمُغْتَلٌّ
اَلْغَلِيلُ [el-ġalîl] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın kesri ve meddiyle) Kîn maʹnâsınadır, غُلٌّ [ġull] gibi. Ve
غَلِيلٌ [ġalîl] Şol çekirdeğe derler ki yonca ile karıştırılıp nâkaya verirler. Ve
غَلٌّ [ġall] Dâhil kılmağa dahi derler; yukâlu: غَلَّهُ فَانْغَلَّ أَيْ أَدْخَلَهُ فَدَخَلَ Kâle baʹzu’l-ʹArab: وَمِنْهَا مَا يَغُلُّ Yaʹnî koçu koyuna saldıklarında koçun baʹzı koyun kuyruğın kaldırmaksızın idhâl eder. Ve duhûl maʹnâsına da gelir; yukâlu: غَلَّ إِذَا دَخَلَ فُهَوَ يَتَعَدَّى وَلَا يَتَعَدَّى ve yukâlu: غَلَّ فُلَانٌ الْمَفَاوِزَ إِذَا دَخَلَهَا وَتَوَسَّطَهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı