ġalḵ ~ غَلْقٌ

Kamus-ı Muhit - غلق maddesi

اَلْغَلْقُ [el-ġalḵ] (خَلْقٌ [ḣalḵ] vezninde) Kapı kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: غَلَقَ الْبَابَ غَلْقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا رَدَّهُ Ve bu lüsgadır yaʹnî hatâdır yâhûd lügat-ı rediyye-i mehcûredir, fasîh olan ifʹâl bâbında olmaktır. Ve غَلْقٌ [ġalḵ] bu maʹnâdan ismdir, kapıyı kapamağa denir. Ve

غَلْقٌ [ġalḵ] Pek ırak yere gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَلَقَ فِي الْأَرْضِ غَلْقًا إِذَا أَمْعَنَ Ve

غَلْقٌ [ġalḵ] Arık ve koca adama ve deveye, ʹalâ-kavlin kızıl benizli adama ve kızıl tüylü deveye denir; yukâlu: رَجُلٌ أَوْ جَمَلٌ غَلْقٌ أَيْ كَبِيرٌ أَعْجَفُ أَوْ أَحْمَرُ

اَلْغَلَقُ [el-ġalaḵ] (fethateynle) مِغْلَاقٌ [miġlâḵ] maʹnâsınadır ki kapıyı kapayacak mandala ve sürgüye ve kilîde denir; yukâlu: أَغْلَقَ الْبَابَ بِالْغَلَقِ أَيِ الْمِغْلَاقِ وَهُوَ مَا يُغْلَقُ بِهِ الْبَابُ Ve

غَلَقٌ [ġalaḵ] Masdar olur, verdiği karz bedeli yanına vazʹ olunan rehni medyûn vakt-i meşrûtta edâ etmemekle mürtehin o rehne müstehak olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَلِقَ الرَّهْنُ غَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اسْتَحَقَّهُ الْمُرْتَهِنُ وَذَلِكَ إِذَا لَمْ يُفْتَكَكْ فِي الْوَقْتِ الْمَشْرُوطِ Şârih der ki fiʹl-i mezbûr efʹâl-i Câhiliyye’den olmakla işbu: “لَا يَغْلَقُ الرَّهْنُ بِمَا فِيهِ” hadîsiyle nehy ve refʹ olundu. Pes غَلَقٌ [ġalaḵ] fekk-i rehnin zıddı olur. Ve

غَلَقٌ [ġalaḵ] Hurmâ dallarının dipleri kurulanmakla meyve vermekten kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَلِقَتِ النَّخْلَةُ إِذَا دَوَّدَتْ أُصُولَ سَعَفِهَا فَانْقَطَعَ حَمْلُهَا Ve devenin arkası aslâ onulmayacak vech üzere yağır olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَلِقَ ظَهْرُ الْبَعِيرِ إِذَا دَبِرَ دَبَرًا لَا يَبْرَأُ

Vankulu Lugatı - غلق maddesi

اَلْغَلَقُ [el-ġalaḵ] (fethateynle) İsmdir, maʹnâ-yı mezkûrdan kapı bağlanmak maʹnâsında. Ve baʹzılar غَلَقٌ [ġalaḵ]ı غَلَقْتُ الْبَابَ غَلَقًا den me΄hûzdur dedi, lügat-ı rediyye-i metrûke üzere. Ve

غَلَقٌ [ġalaḵ] Kelîde ve sâ΄ir kapı bağlayacak nesneye dahi derler. Ve

غَلَقٌ [ġalaḵ] Mürtehin rehne müstahak olmağa dahi derler; yukâlu: غَلِقَ الرَّهْنُ غَلَقًا إِذَا اسْتَحَقَّهُ الْمُرْتَهِنُ وَذَلِكَ إِذَا لَمْ يُفْتَكَكْ فِي الْوَقْتِ الْمَشْرُوطِ Ve fi’l-hadîsi: “لَا يَغْلَقُ الرَّهْنُ” Ve

غَلَقٌ [ġalḵ] Devenin arkası cirâhatten beri olmamağa dahi derler; yukâlu: غَلِقَ ظَهْرُ الْبَعِيرِ لِكَثْرَةِ الدَّبَرِ غَلَقًا لَا يَبْرَأُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı