اَلْمَحْلُ [el-maḩl] (فَحْلٌ [faḩl] vezninde) Mekr ve keyd maʹnâsınadır; yukâlu: لَا يَضُرُّهُ مَحْلُهُ أَيْ مَكْرُهُ وَكَيْدُهُ Ve toza denir, غُبَارٌ [ġubâr] maʹnâsına. Ve kuraklığa ve kıtlığa denir; yukâlu: أَصَابَهُمْ مَحْلٌ أَيْ شِدَّةٌ وَجَدْبٌ وَانْقِطَاعُ الْمَطَرِ Ve مَحُولٌ [meḩûl] ve مَحْلَةٌ [maḩlet] gibi kurak yere denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve masdar olur; yer kurak olmak maʹnâsına; yukâlu: مَحَلَتِ الْأَرْضُ مَحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَانَتْ مَحْلَةً Ve
مَحْلٌ [maḩl] ve
مِحَالٌ [miḩâl] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Emîr ve vâlî ve hâkime gamz ve siʹâyetle bir adama keyd ve zarar îrâs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَحَلَ بِفُلَانٍ وَمَحِلَ بِهِ وَمَحُلَ بِهِ مَحْلًا وَمِحَالًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا كَادَهُ بِسِعَايَةٍ إِلَى السُّلْطَانِ Ve
مَحْلٌ [maḩl] Aslâ hayr ve menfaʹati olmayan cemâd-hilkat kimseye ıtlâk olunur; arz-ı مَحْلٌ [maḩl]e teşbîhle; yukâlu: رَجُلٌ مَحْلٌ أَيْ لَا يُنْتَفَعُ بِهِ
اَلْمَحَلُّ [el-maḩall] (mîm’in ve ḩâ’nın fethiyle) Bi-maʹnâhu eyzan; yukâlu: حَلَّ بِالْمَكَانِ حَلًّا وَحُلُولًا وَمَحَلًّا إِذَا نَزَلَ نُزُولًا Ve
مَحَلٌّ [maḩall] Nüzûl olunan mekâna dahi derler. Ve حَلَلْتُ الْقَوْمَ وَحَلَلْتُ بِهِمْ dahi derler maʹnâ-yı vâhid üzere. Ve
حَلٌّ [ḩall] Şırlagan yağına dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı