اَلْوَقْسُ [el-vaḵs] (vâv’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Deriyi soymak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَسَ الْجِلْدَ وَقْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَرَفَهُ Ve soyuntuya denir ki hâsıl bi’l-masdardır; yukâlu: إِنَّ بِالْبَعِيرِ لَوَقْسًا إِذَا قَارَفَهُ شَيْءٌ مِنَ الْجَرَبِ Ve
وَقْسٌ [vaḵs] Fâhişe kısmını fuhşu zikriyle lisâna alıp dillemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَسَ الْفَاحِشَةَ إِذَا ذَكَرَ لَهَا Mü΄ellif وَالْفَاحِشَةُ وَالذِّكْرُ لَهَا ʹibâretiyle beyân eylemekle أَعْجَبَنِي زَيْدٌ وَكَرَمُهُ kabîlindendir. Ve uyuzluk ʹilleti henüz yerleşmeksizin bedene yayılmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَسَ الْجَرَبُ فِي بَدَنِهِ إِذَا انْتَشَرَ قَبْلَ اسْتِحْكَامِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı