اَلنَّبْغُ [en-nebġ] (نَبْعٌ [nebʹ] vezninde) ve
اَلنُّبُوغُ [en-nubûġ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Zâhir ve ʹayân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَبَغَ الشَّيْءُ نَبْغًا وَنُبُوغًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا ظَهَرَ Ve yerden su kaynayıp çıkmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَبَغَ الْمَاءُ إِذَا نَبَعَ Ve bir kimsenin ʹırkında şâʹiriyyet yok iken kendisi fasîh ve belîg şâʹir kopmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَبَغَ فُلاَنٌ إِذَا قَالَ الشِّعْرَ وَأَجَادَهُ وَلَمْ يَكُنْ فِي إِرْثِ الشِّعْرِ Ve bir adam servet ve sâmân ve refâhiyet sâhibi olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَبَغَ فُلاَنٌ فِي الدُّنْيَا إِذَا اتَّسَعَ Ve baş konaklanmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَبَغَ رَأْسُهُ إِذَا ثَارَ مِنْهُ النُّبَاغَةُ Ve dağarcık makûlesi kabın yufka yerinden içinde olan un taşrasına su reşh eder gibi tozup çıkmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَبَغَ الْوِعَاءُ بِالدَّقِيقِ إِذَا تَطَايَرَ مِنْ خَصَاصِهِ مَا رَقَّ مِنْهُ Ve
نَبْغٌ [nebġ] Değirmende öğünen un tozuna denir, غُبَارُ الرَّحَى [ġubâru’r-reḩâ] maʹnâsına.
اَلنُّبُوغُ [en-nubûġ] (zammeteynle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: نَبَغَ الشَّيْءُ يَنْبَغُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَيَنْبِغُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي نَبْغًا وَنُبُوغًا إِذَا ظَهَرَ Ve
نُبُوغٌ [nubûġ] Bir kimse aslında şâʹir değilken şiʹre heves edip şiʹri iyi demek; yukâlu: نَبَغَ الرَّجُلُ إِذَا لَمْ يَكُنْ فِي إِرْثِ الشِّعْرِ ثُمَّ قَالَ وَأَجَادَ Ve bundan me΄hûzdur şuʹarâdan baʹzı kimseye نَوَابِغُ [nevâbiġ] dedikleri; Žubyânî gibi ve Caʹdî gibi ve bunlardan gayrı dahi kim var ise. Ammâ Ziyâd b. Muʹâviye ed-Žubyânî’ye نَابِغَة [nâbiġat] dedikleri: “وَقَدْ نَبَغَتْ لَنَا مِنْهُمْ شُؤُونُ” dediği kavlinden ötürüdür.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı