اَلْبِدْعُ [el-bidʹ] (bâ’nın kesriyle) Evvel olan yaʹnî yeniden hâdis olan nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ بِدْعٌ إِذَا كَانَ أَوَّلاً يَعْنِي أَوَّلَ مُحْدَثٍ Kâle’ş-şârih ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ﴾ḣ أَيْ مَا كُنْتُ أَوَّلَ مَنْ أُرْسِلَ Ve
بِدْعٌ [bidʹ] Nâdân kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ بِدْعٌ أَيْ غُمْرٌ Gûyâ ki nevʹ-i insân beyninde yeni ihdâs olunmuştur. Ve etine dolgun bedene ıtlâk olunur, gûyâ ki ʹâdet-i bedenden ziyâde dolgunlukla muhdestir; yukâlu: بَدَنٌ بِدْعٌ أَيْ مُمْتَلِئٌ Ve ʹilm ve şecâʹat ve şerâfet makûlesi evsâfta gâyet-i dereceye bâlig adama ıtlâk olunur, gûyâ ki ecnâs ve envâʹından vasf-ı mezkûr ile munkatıʹ ve muhdestir; yukâlu: رَجُلٌ بِدْعٌ أَيْ غَايَةٌ فِي كُلِّ شَيْءٍ وَذَلِكَ إِذَا كَانَ عَالِمًا أَوْ شُجَاعًا أَوْ شَرِيفًا Ve بِدْعٌ [bidʹ] lafzının cemʹleri أَبْدَاعٌ [ebdâʹ] ve بُدُعٌ [buduʹ] gelir, عُنُقٌ [ʹunuḵ] vezninde. Mü΄ennesi بِدْعَةٌ [bidʹat]tir; cemʹi بِدَعٌ [bidaʹ]dır, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde.
اَلْبِدْعُ [el-bidʹ] (bâ’nın kesri ve dâl’ın sükûnuyla) Yeni hâdis olan nesne. Ve
بِدْعٌ [bidʹ] İhdâs eden kimseye dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ بِدْعٌ فِي هَذَا الْأَمْرِ أَيْ بَدِيعٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı