bedret ~ بَدْرَةٌ

Kamus-ı Muhit - بدرة maddesi

Mü΄ellif Baṡâ΄ir’de Râġıb’dan nakl eder ki بَدْرٌ [bedr] tesmiyesi şemse tulûʹ cihetiyle mübâderetinden nâşîdir yâhûd imtilâ΄ cihetiyle بَدْرَةٌ [bedret]e teşbîh olunmuştur. Ve ʹalâ-kile’t-takdîreyn fi’l-asl masdardır, fâʹil maʹnâsınadır, niteki بَادِرٌ [bâdir] dahi derler. Lâkin benim vicdânımda akreb olan بَدْرٌ [bedr] asl-ı mâddedir, baʹdehu maʹânî cihetleri iʹtibâr olunmuştur. Baʹzen بَدَرَ كَذَا derler, طَلَعَ طُلُوعَ الْبَدْرِ maʹnâsına ki murâd sebk ve sürʹattir. Ve baʹzen imtilâ cihetini iʹtibâr ederler, kese maʹnâsına olan بَدْرٌ [bedr] bundan me΄hûzdur, kezâlik بَيْدَرٌ [beyder] dahi bundandır. İntehâ. Ve

بَدْرٌ [bedr] Bir kavmin ser-gerde ve zî-şânına ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ بَدْرُ الْقَوْمِ أَيْ سَيِّدُهُمْ Ve hizmette çâlâk ve sebük-pâ olan tâmmü’l-aʹzâ gulâm-ı bâlige ıtlâk olunur. Ve tabağa ıtlâk olunur, cirm-i bedr gibi müstedîr olduğu için. Ve

بَدْرٌ [Bedr] Bir mevziʹ adıdır. Maʹrife olmakla mü΄ennestir, tezkîri dahi câ΄izdir, yaʹnî بقعة [buḵʹat] ve موضع [mevḋiʹ] te΄vîlleriyle te΄nîs ve tezkîri câ΄izdir. ʹAlâ-kavlin mevziʹ-i mezbûrda bir kuyunun ismidir ki Bedr b. Ḵureyş hafr etmekle ismiyle mevsûm oldu; buna göre mü΄ennestir ve bu beyne’l-Ḩaremeyn vâkiʹdir, Bedr gazvesi onda olmuştur. Bi-hamdihi taʹâlâ mütercim-i bî-nevâ ziyâretleriyle kâm-revâ olmuştur. Ve

بَدْرٌ [Bedr] Yemen mihlâfından bir mihlâf yaʹnî bir nâhiye adıdır. Ve Bâhile kabîlesi yurdunda bir dağın adıdır. Ve Vâride kurbünde başka bir dağın adıdır. Ve bâdiyede bir mevziʹ ismidir. Ve Muʹâviye b. Ḩafṡ bilâdında bir dağın adıdır. Ve iki nefer sahâbî ismidir. Ve

بَدْرِيٌّ [Bedriyy] (yâ-yı nisbetle) Bedr gazâsına hâzır olan ashâb-ı kirâmdır ki ashâb-ı Bedr taʹbîr olunur. Ammâ Ebû Mesʹûd ʹUḵbe b. ʹAmr el-Bedrî ki bu dahi ashâbdandır, gazve-i Bedr’e hâzır olmayıp kable’l-vakʹa Bedr nâm su başına nâzil olmakla ona nisbetle Bedrî dediler. Ve Bedr b. ʹAmr, Fezâre kabîlesinden bir batndır; ʹallâme-i ʹasr Tâcuddîn ʹAbdurraḩmân b. İbrâhîm b. Sibâʹ el-Bedrî el-Fezârî onlara mensûbdur. Ve

بَدْرٌ [bedr] Mutlakâ tâm ve vâfir ve kâmil olan şey΄e ıtlâk olunur. Ve

بَدْرِيُّالْغَيْثِ [bedriyyu’l-ġayšamp;] (kezâlik yâ-yı nisbetle) Mevsim-i şitâdan mukaddem yağan yağmura ıtlâk olunur, müsâbakati için; tekûlu: قَدْ أَخَذَنَا بَدْرِيُّ الْغَيْثِ وَهُوَ مَا كَانَ قَبْلَ الشِّتَاءِ Ve

بَدْرِيُّالْفُصْلاَنِ [bedriyyu’l-fuṡlân] Semiz ve tavlı deve köşeğine ıtlâk olunur. Ve

بَدْرٌ [bedr] ve

بَدْرَةٌ [bedret] (hâ’yla) Tâze kuzu derisinden çıkan tuluma ıtlâk olunur; bu شَكْوَةٌ [şekvet]ten büyücek olur. Cemʹi بُدُورٌ [budûr] gelir ve بِدَرٌ [bider] gelir bâ’nın kesriyle ve dâl’ın fethiyle. Ve

بَدْرَةٌ [bedret] İçinde bin, ʹalâ-kavlin on bin dirhem ve ʹalâ-re΄yin yedi bin dînâr olan keseye ıtlâk olunur. Ve

بَدْرَةُ [Bedret] Bir mevziʹ adıdır. Ve

عَيْنٌبَدْرَةٌ [ʹayn bedret] Şol göze ıtlâk olunur ki hadîdü’l-basar olmakla manzûru cümleden akdem görür ola. ʹAlâ-kavlin ʹillet ve noksânı olmayıp bedr gibi tâm ve kâmil göze ıtlâk olunur; yukâlu: عَيْنٌ بَدْرَةٌ إِذَا كَانَتْ تَبْدُرُ بِالنَّظَرِ أَوْ تَامَّةً كَالْبَدْرِ

Vankulu Lugatı - بدرة maddesi

اَلْبَدْرَةُ [el-bedret] (bâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Oğlak derisine derler, zîrâ oğlak emerken derisini çıkarsalar süt için kılsalar شَكْوَةٌ [şekvet] derler, sîn-i muʹcemenin fethiyle ve kâf’ın sükûnuyla. Ve yağ için kılsalar عُكَّةٌ [ʹukket] derler, ʹayn-ı mühmelenin zammı ve kâf’ın teşdîdiyle. Ve kaçan oğlağın derisin memeden kesildikten sonra çıkarsalar süt komak için kılsalar بَدْرَةٌ [bedret] derler ve yağ komak için kılsalar مِسْأَدٌ [mis΄ed] derler, mîm’in kesri ve sîn-i mühmelenin sükûnu ve hemzenin fethiyle ve dâl-ı mühmele ile. Ve kaçan toklu olsa çıkarılan derisine yağ komak için وَطْبٌ [vaṯb] derler, vâv’ın fethi ve ṯâ-i mühmelenin sükûnuyla ve yağ komak için نِحْيٌ [niḩy] derler, nûn’un kesri ve ḩâ-i mühmelenin sükûnuyla. Ve

بَدْرَةٌ [bedret] On bin dirheme dahi derler. Ve ziyâde gören göze dahi عَيْنٌ بَدْرَةٌ derler; yukâlu: هَذِهِ عَيْنٌ بَدْرَةٌ أَيْ تَبْدُرُ بِالنَّظَرِ إِلَيْهِ وَيُقَالُ تَامَّةٌ كَالْبَدْرِ Ve sâhib-i Muhežžeb’in بَدْرَةٌ [bedret]i “çeşm-i pür-gûşt”la tefsîr etmesi gâlibâ bu maʹnâdan me΄hûzdur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı