اَلْبَدْوُ [el-bedv] (bâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) ve
اَلْبُدُوُّ [el-buduvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) ve
اَلْبَدَاءُ [el-bedâ΄] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
اَلْبَدَاءَةُ [el-bedâ΄et] (سَحَابَةٌ [seḩâbet] vezninde) Nesne zâhir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَدَا الْأَمْرُ يَبْدُو بَدْوًا وَبُدُوًّا وَبَدَاءً وَبَدَاءَةً إِذَا ظَهَرَ Ve
بَدْوٌ [bedv] (bâ’nın fethiyle) ve
بَدَاءٌ [bedâ΄] ve
بَدَاءَةٌ [bedâ΄et] Bir mâdde zımnında bir adamın zihninde bir re΄y ve mülâhaza peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَدَا لَهُ فِي الْأَمْرِ بَدْوًا وَبَدَاءً وَبَدَاءَةً أَيْ نَشَأَ لَهُ فِيهِ رَأْيٌ Ve
بَدْوٌ [bedv] İsm olur, re΄y ve endîşe maʹnâsınadır; cemʹi بَدَوَاتٌ [bedevât] gelir fetehâtla; yukâlu: هُوَ ذُو بَدَوَاتٍ أَيْ آرَاءٍ Ve
بَدْوٌ [bedv] بَدَاوَةٌ [bedâvet] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve sahrâya çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَدَا الْقَوْمُ بَدْوًا إِذَا خَرَجُوا إِلَى الْبَادِيَةِ Burada kasr ile بَدًا nüshası galattır. Ve kazâ-yı hâcet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; zîrâ hayme-nişîn tâ΄ifesi evlerinden taşra sahraya çıkarlar; yukâlu: بَدَا الرَّجُلُ إِذَا أَنْجَى فَظَهَرَ نَجْوُهُ مِنْ دُبُرِهِ
اَلْبَدْوُ [el-bedv] (bâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Kum sahrâlarına çıkmak; tekûlu: بَدَا الْقَوْمُ بَدْوًا مِثْلُ قَتَلَ قَتْلًا إِذَا خَرَجُوا إِلَى بَادِيَتِهِمْ Ve
بَدْوٌ [bedv] Sahrâya dahi derler, بَادِيَةٌ [bâdiyet] maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı