bedîʹ ~ بَدِيعٌ

Kamus-ı Muhit - بديع maddesi

اَلْبَدِيعُ [el-bedîʹ] (سَمِيعٌ [semîʹ] vezninde) مُبْتَدِعٌ [mubtediʹ] maʹnâsınadır ki bir nesneyi numûne ve misâli yok iken inşâ΄ ve ihdâs eden zâttır ve hüve min esmâ΄illâhi’l-hüsnâ. Ve مُبْتَدَعٌ [mubtedaʹ] maʹnâsınadır ki ism-i mefʹûldür, misâlsiz ve numûnesiz ihtirâʹ olunmuş nesneye denir; yukâlu: أَمْرٌ بَدِيعٌ أَيْ مُبْتَدَعٌ Ve şol ipe nedir ki bükülmeğe başlanıp lâkin ip olmağa salâhiyyeti olmamakla bozulup yeniden eğrildikten sonra bükülmüş ola; yukâlu: حَبْلٌ بَدِيعٌ إِذَا ابْتُدِئَ فَتْلُهُ وَلَمْ يَكُنْ حَبْلاً فَنُكِثَ ثُمَّ غُزِلَ ثُمَّ أُعِيدَ فَتْلُهُ Ve yeni tuluma denir; yukâlu: زِقٌّ بَدِيعٌ أَيْ جَدِيدٌ Ve minhu’l-hadîsu: “إِنَّ تِهَامَةَ كَبَدِيعِ الْعَسَلِ حُلْوٌ أَوَّلُهُ حُلْوٌ آخِرُهُ” Bu hadîste arz-ı Tihâme’yi cedîd bal tulumuna teşbîh buyurmuşlardır ki içinde olan bal ebedî mütegayyir olmaz, lâkin süt bir mikdâr durdukta elbette fâsid olur. Ve

بَدِيعٌ [bedîʹ] Semiz adama denir; cemʹi بُدْعٌ [budʹ] gelir bâ’nın zammıyla. Ve Surre-men-re΄â kasabasında Mutevekkil Halîfe binâ-kerdesi bir sarây-ı ʹazîm ismidir. Ve Vâdi’l-Ḵurâ kurbünde bir su ismidir ki üzerinde hurmâlıklar vardır ve ona يَدِيعٌ [Yedîʹ] dahi denir yâ-yı tahtiyye ile.

Vankulu Lugatı - بديع maddesi

اَلْبَدِيعُ [el-bedîʹ] (bâ’nın fethi ve dâl’ın kesriyle ve meddiyle) Bî-misâl nesne ihdâs eden kimse. Ve Allâh taʹâlâ: ﴿بَدِيعُ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ﴾ (البقرة 117، الأنعام 101) Ve bî-misâl hâdis olan nesneye dahi derler. Ve

بَدِيعٌ [bedîʹ] Tuluma dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ تِهَامَةَ كَبَدِيعِ الْعَسَلِ حُلْوٌ أَوَّلُهُ حُلْوٌ آخِرَهُ” Yaʹnî “Tihâme, ʹasel tulumu gibi evveli ve âhiri ber-karârdır.” Süt tulumu gibi değildir, tâ ki evveli hulv olup mürûr-ı eyyâmla âhiri fâsid ola.



Kamus Muhit ve Vankulu Ara

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı