اَلْعِضَاضُ [el-ʹiḋâḋ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) At kısmı ısırgan olmaya denir; yukâlu: فَرَسٌ ذَاتُ عِضَاضٍ أَيْ عَضٍّ Şârih der ki ʹuyûb fiʹâl vezninde dahi gelir, bunun gibi. Ve
عِضَاضٌ [ʹiḋâḋ] Mufâʹaletten masdar olur, dâbbeler birbirini kavrayıp ısırışmak maʹnâsına; yukâlu: عَاضَّتِ الدَّوَابُّ عِضَاضًا وَمُعَاضَّةً إِذَا عَضَّتْ بَعْضُهَا بَعْضًا Ve
عِضَاضٌ [ʹiḋâḋ] Şiddet ve mihnete diş kısıp sabr ve tahammül eden adama ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ عِضَاضُ عَيْشٍ أَيْ صَبُورٌ عَلَى الشِّدَّةِ
اَلْمُعَاضَّةُ [el-muʹâḋḋat] (mîm’in zammıyla) Bi-maʹnâhu. Ve
اَلْعِضَاضُ [el-ʹiḋâḋ] (ʹayn’ın kesriyle) Bi-maʹnâhu eyzan. Ve
عِضَاضٌ [ʹiḋâḋ] At ısırıcı olmak maʹnâsına da gelir; ismdir, yukâlu: بَرِئْتُ إِلَيْكَ مِنَ الْعِضَاضِ Ve
عِضَاضٌ [ʹiḋâḋ] Şiddete sabr etmeğe de derler; yukâlu: فُلَانٌ عِضَاضُ عَيْشٍ أَيْ صَبُورٌ عَلَى الشِّدَّةِ Ve
عِضَاضٌ [ʹiḋâḋ] عَيْشٌ [ʹayş]ın kendiye dahi derler; yukâlu: عَاضَّ الْقَوْمُ الْعَيْشَ مُنْذُ الْعَامِ فَاشْتَدَّ عِضَاضُهُمْ أَيْ عَيْشُهُمْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı