ʹaḋḋ ~ عَضٌّ

Kamus-ı Muhit - عض maddesi

عَضُّ الزَّمَانِ [ʹaḋḋu’z-zamân] Dehrin şiddet ve mihnetine ıtlâk olunur; yukâlu: عَضُّ الزَّمَانِ لَمْ يَدَعْ لَهُ دَعَةً أَيْ شِدَّتُهُ ve yukâlu: عَضَّهُ الزَّمَانُ إِذَا اشْتَدَّ عَلَيْهِ Ve

عَضُّ الْحَرْبِ [ʹaḋḋu’l-ḩarb] Cengin şiddetinden ʹibârettir; ʹalâ-kavlin bunlar żâ-yı muʹceme iledir ve عَضُّ الْأَسْنَانِ [ʹaḋḋu’l-esnân] ḋâd iledir. Ve

عَضٌّ [ʹaḋḋ] Yayın kirişi bağrına yapışmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَضَّتِ الْقَوْسُ إِذَا لَصِقَ وَتَرُهَا بِكَبِدِهَا Ve

عَضِيضٌ [ʹaḋîḋ] Bir kimseye ʹale’d-devâm mülâzemet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: عَضِضْتُ بِصَاحِبِي عَضِيضًا إِذَا لَزِمْتَهُ Ve

عَضِيضٌ [ʹaḋîḋ] Hâssaten pek ısırmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَّهُ عَضِيضًا وَهُوَ الْعَضُّ الشَّدِيدُ Ve cenkte adamın karîn ve hemtâsına ıtlâk olunur ki birbirini kavrayıp uğraşırlar; yukâlu: هُوَ عَضِيضُهُ أَيْ قَرِينُهُ

اَلْعِضُّ [el-ʹiḋḋ] (ʹayn’ın kesriyle) Fiʹl bi-maʹnâ fâʹildir, bed-hûy kimseye ıtlâk olunur; yukâlu: إِنَّهُ لَعِضٌّ أَيِ السَّيِّءُ الْخُلُقِ Ve nihâyet derecede fetânet ve ferâset ve belâgat sâhibi fehîm ve zîrek adama ıtlâk olunur; yukâlu: إِنَّهُ لَعِضٌّ أَيْ بَلِيغٌ مُنْكَرٌ يَعْنِي فَهِمٌ عَالِمٌ Ve cenkte bir kimsenin hemtâsına denir; yukâlu: هُوَ عِضُّهُ أَيْ قِرْنُهُ Ve bir nesneye kavî ve zâbit ve muktedir olan kimseye ıtlâk olunur, gûyâ ki o nesneyi عَضٌّ [ʹaḋḋ] ve zabt eder; yukâlu: إِنَّهُ لَعِضُّ سَفَرٍ أَيْ قَوِيٌّ عَلَيْهِ Ve mâla gereği gibi, takayyüd ve tîmâr ve ihtimâm eden adama ıtlâk olunur; yukâlu: فُلاَنٌ عِضُّ مَالٍ أَيْ قَيِّمٌ عَلَيْهِ Ve bahîl ve nâkese ıtlâk olunur, gûyâ ki mâlını ısırıp salıvermez. Ve yavuz ve şedîd adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ عِضٌّ أَيْ بَخِيلٌ وَكَذَا شَدِيدٌ Ve âfet ve dâhiyeye ıtlâk olunur. Cemʹi عُضُوضٌ [ʹuḋûḋ]dur ʹayn’ın zammıyla. Ve minhu’r-rivâyetu’l-uhrâ fi’l-hadîsi: ḣاَلْخِلاَفَةُ بَعْدِي ثَلاَثُونَ سَنَةً ثُمَّ يَكُونُ مَلِكٌ عَضُوضٌḢ كَمَا مَرَّ وَفِي رِوَايَةٍ ثُمَّ تَكُونُ مُلُوكٌ عُضُوضٌ بِالضَّمِّ Ve

عِضٌّ [ʹiḋḋ] Mutlakan dikenli çalı ağacının küçüklerine denir; bunda ʹayn’ın zammıyla da câ΄izdir. ʹAlâ-kavlin طَلْحٌ [ṯalḩ] ve عَوْسَجٌ [ʹavsec] ve سَلَمٌ [selem] ve سَيَالٌ [seyâl] ve سَرْحٌ [serḩ] ve عُرْفُطٌ [ʹurfuṯ] ve سَمُرٌ [semur] ve شَهَبَانٌ [şebehân] ve كَنَهْبَلٌ [kenehbel] dedikleri dikenli bâdiye ağaçlarına ıtlâk olunur. Bunların her biri mâddelerinde mersûmdur. Ve

عِضٌّ [ʹiḋḋ] Açılması pek düşvâr olan kilîde ıtlâk olunur; yukâlu: غَلَقٌ عِضٌّ أَيْ لاَ يَكَادُ يَنْفَتِحُ

Vankulu Lugatı - عض maddesi

اَلْعِضُّ [el-ʹiḋḋ] (ʹayn’ın kesriyle) Şol kimsedir ki ziyâde zîrek olup gâyet belîg ola; yukâlu: عَضِضْتَ يَا رَجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أي صِرْتَ عِضًّا Ve

عِضٌّ [ʹiḋḋ] Bir nesnenin üzerine kavî olan kimseye de derler; yukâlu: فُلَانٌ عِضُّ مَالٍ أَيْ شَدِيدُ الْقِيَامِ عَلَيْهِ وَعِضُّ سَفَرٍ أَيْ قَوِيٌّ عَلَيْهِ Ve

عِضٌّ [ʹiḋḋ] Şol kilîde dahi derler ki çetin olup açılmaya; yukâlu: غَلَقٌ عِضٌّ إِذَا كَانَ لَا يَكَادُ يَنْفَتِحُ Ve

عِضٌّ [ʹiḋḋ] Şol dikenli ağaca derler ki kiçirek ola; yukâlu: هَذَا بَلَدٌ بِهِ عِضٌّ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı