ʹaṯan ~ عَطَنٌ

Kamus-ı Muhit - عطن maddesi

اَلْعَطَنُ [el-ʹaṯan] (fethateynle) Havuz yöresinde olan deve yatağına denir, niteki sâ΄ir mahalde olan merâḩ ve me΄vâ denir; yukâlu: أَنَاخَتِ الْإِبِلُ بِالْعَطَنِ وَهُوَ وَطَنُهَا وَمَبْرَكُهَا حَوْلَ الْحَوْضِ Kezâlik havuz yöresinde olan koyun ve keçi yatağına denir; cemʹi أَعْطَانٌ [aʹṯân]dır; ve minhu tekûlu’l-ʹArab: “ضَرَبُوا بِعَطَنٍ” أَيْ رَوُوا ثُمَّ أَقَامُوا عَلَى الْمَاءِ Yaʹnî “Suya gereği gibi kendileri ve dâbbeleri kandıktan sonra tekrâr su içmeğe kıyâm ve teveccüh ettiler.” Şârih der ki kelâm-ı mezbûr emsâldendir, nâsın kesret ve ittisâʹı zımnında darb olunur, ke-mâ fi’n-Nihâye fî hadîsi’r-ru΄yâ: “ضَرَبَ النَّاسُ بِعَطَنٍ” ضُرِبَ مَثَلًا لِاتِّسَاعِ النَّاسِ فِي زَمَنِ عُمَرَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ وَمَا فُتِحَ علَيْهِمْ مِنَ الْأَمْصَارِ Ve ʹArablar filân hânedân ve sâhib-i servet ü sâmân ve sehî ve kerîm ve sâhib-i ihsândır diyecek yerde فُلَانٌ رَحْبُ الْعَطَنِ derler ki kinâyedir; yukâlu: هُوَ رَحْبُ الْعَطَنِ أَيْ كَثِيرُ الْمَالِ وَاسِعُ الرَّحْلِ رَحْبُ الذِّرَاعِ Ve

عَطَنٌ [ʹaṯan] Masdar olur, deri dibâgatte ʹalâ-hâlihi terk olunmakla çürüyüp kokmak maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin tüyü yolunmak için üzerine su sepip sepîde yatırmakla yumuşamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَطِنَ الْجِلْدُ عَطَنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا وُضِعَ فِي الدِّبَاغِ وَتُرِكَ فَأُفْسِدَ وَأَنْتَنَ أَوْ نُضِحَ عَلَيْهِ الْمَاءُ فَدَفَنَهُ فَاسْتَرْخَى شَعْرُهُ لِيُنْتَفَ

Vankulu Lugatı - عطن maddesi

اَلْعَطَنُ [el-ʹaṯan] (fethateynle) Deri dibâgat esnâsında bed râyiha bağlamak; tekûlu: عَطِنَ الْإِهَابُ عَطَنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَنْتَنَ وَسَقَطَ [صُوفُهُ] فِي الْعَطَنِ ve

عَطَنٌ [ʹaṯan] Suya yakın mahalde deve yatağı olan yer.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı