ġaraḋ ~ غَرَضٌ

Kamus-ı Muhit - غرض maddesi

اَلْغَرَضُ [el-ġaraḋ] (fethateynle) Nişâna denir ki ona ok ve kurşun atarlar. Cemʹi أَغْرَاضٌ [aġrâḋ]dır; yukâlu: أَصَابَ الْغَرَضَ أَيِ الْهَدَفَ Şârih der ki teşbîh tarîkiyle maksad maʹnâsına da müstaʹmeldir; ve minhu yukâlu: لِغَرَضٍ صَحِيحٍ أَيْ لِمَرْمًى يَقْصِدُهُ يَعْنِي لِمَقْصَدٍ Ve

غَرَضٌ [ġaraḋ] Kalb sıkılıp melâlet peydâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرِضَ مِنْهُ غَرَضًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ضَجِرَ مِنْهُ وَمَلَّ Ve bir nesneye müştâk ve arzû-mend olmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرِضَ إِلَيْهِ إِذَا اشْتَاقَ Ve korkmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرِضَ مِنْهُ إِذَا خَافَ

اَلْغَرْضُ [el-ġarḋ] (فَرْضٌ [farḋ] vezninde) Doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَ الْإِنَاءَ غَرْضًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَلَأَهُ Ve kabı doludan eksik eylemek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: غَرَضَ الْإِنَاءَ إِذَا نَقَصَهُ عَنِ الْمَلْءِ Ve süt ثَمِيرَةٌ [šamp;emîret] olunca kadar tulumu çalkayıp yaydıktan sonra bir kaba koyup nâsa içirmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَ السِّقَاءَ إِذَا مَخَضَهُ فَإِذَا ثَمَّرَ صَبَّهُ فَسَقَاهُ الْقَوْمَ Burada ثَمَّرَ kelimesi تَثْمِيرٌ [tešamp;mîr]dendir ki süt ثَمِيرَةٌ [šamp;emîret] olmak maʹnâsınadır. Ve ثَمِيرَةٌ [šamp;emîret] šamp;â-yı müsellese ile şol süte denir ki çalkanıp yayılmış olup lâkin henüz gereği gibi yağı çıkmayıp dâne dâne ola. Ve

غَرْضٌ [ġarḋ] Kuzuyu ve oğlağı vaktinden evvel sütten kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَ السَّخْلَ إِذَا فَطَمَهُ قَبْلَ إِنَاهُ Ve meyve ve sebze makûlesini ter ü tâze iken devşirmek, ʹalâ-kavlin tâze iken almak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَ الشَّيْءَ إِذَا اجْتَنَاهُ طَرِيئًا أَوْ أَخَذَهُ كَذَلِكَ Ve

غَرْضٌ [ġarḋ] Devenin pâlânına çekilen kolana denir; eyere çekilene حِزَامٌ [ḩizâm] dendiği gibi. Cemʹi غُرُوضٌ [ġurûḋ] ve أَغْرَاضٌ [aġrâḋ] gelir; ve minhu yukâlu: طَوَى الثَّوْبَ عَلَى غُرُوضِهِ أَيْ عَلَى غُرُورِهِ Yaʹnî “Sevbi bükümleri üzere kıvırdı” ki işi olduğu minvâl üzere terk eyledi demektir. Büküm yeri mezkûr kolana teşbîh olunmuştur. Ve

غَرْضٌ [ġarḋ] Derede olan küçük çukurca şuʹbeciğe denir ki tâmm ve kâmil olmaya yâhûd هَجِيجٌ [hecîc] dedikleri derin dereden büyük ola. Cemʹi غُِرْضَانٌ [ġurḋân - ġirḋân] gelir gayn’ın zammı ve kesriyle. Ve şol su mevziʹine denir ki onu terk ve ferâgat edip su komazlar ola. Ve

غَرْضٌ [ġarḋ] Eğilip iki bükülmek maʹnâsınadır. Ve semiz kimse arıklayıp gövdesinde câ-be-câ kolan yerleri gibi bükümleri kalmak maʹnâsınadır. Ve keff ve ferâğat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَهُ غَرْضًا إِذَا كَفَّ مِنْهُ Ve bir nesneyi vaktinden evvel ʹacele kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَهُ إِذَا أَعْجَلَهُ عَنْ وَقْتِهِ Ve deveye kolan çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرَضَ النَّاقَةَ إِذَا شَدَّهَا بِالْغَرْضِ

Vankulu Lugatı - غرض maddesi

اَلْغَرَضُ [el-ġaraḋ] (fethateynle) Şol nişândır ki ona ok atarlar. Ve

غَرَضٌ [ġaraḋ] Maksûda dahi derler, tekûlu: فَهِمْتُ غَرَضَكَ إِذَا عَلِمْتَ مَقْصُودَهُ Ve

غَرَضٌ [ġaraḋ] Zacrete ve melâlete dahi derler; yukâlu: غَرِضَ بِالْمَقَامِ يَغْرَضُ غَرَضًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَضَجَّرَ فِيهِ Ve

غَرَضٌ [ġaraḋ] İştiyâk maʹnâsına da gelir; yukâlu: غَرِضْتُ إِلَيْهِ بِمَعْنَى اشْتَقْتُ إِلَيْهِ Aḣfeş eyitti: Bunun tefsîri غَرِضْتُ مِنْ هَؤُلَاءِ إِلَيْهِ demektir, zîrâ fiʹl bu harflerin küllîsiyle ifzâ olunur yaʹnî mefʹûle vâsıl olur. Ve Aḣfeş’in kelâmından fehm olunan budur ki hakîkatte kelime-i إِلَى intihâya müteʹallik olup fiʹl-i mezkûra müteʹallik olmaya, fe-te΄emmel ve her harfle ifzâ sahîh olması ona binâ΄endir.

اَلْغَرْضُ [el-ġarḋ] (ġayn’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Deveye kolan çekmek; yukâlu: غَرَضْتُ الْبَعِيرَ إِذَا شَدَدْتَ عَلَيْهِ الْغَرْضَ Ve

غَرْضٌ [ġarḋ] Bir nesneyi doldurmağa dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı