fetn ~ فَتْنٌ

Kamus-ı Muhit - فتن maddesi

اَلْفَتْنُ [el-fetn] (fâ’nın fethi ve tâ-yı fevkiyyenin sükûnuyla) Fenn ve hâl ve gûne maʹnâsınadır; ve minhu kavluhum: اَلْعَيْشُ فَتْنَانِ أَيْ لَوْنَانِ حُلْوٌ وَمُرٌّ Yaʹnî “İnsânın dirliği iki gûnedir ki refâh ve halâvet ve şiddet ve merâret üzere olur.” Ve

فَتْنٌ [fetn] Masdar olur, bir nesneyi âteşle yakmak maʹnâsınadır; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ﴾ أَيْ يُحْرَقُونَ بِالنَّارِ Ve

فَتْنٌ [fetn] ve

فُتُونٌ [futûn] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesne kalbe hoş ve pesendîde gelmekle pek pesend ve ʹaceb eylemek maʹnâsınadır ki ʹaşk ve muhabbetle ona giriftârlığa mü΄eddî olur, hüsn-i dil-ber gibi; yukâlu: فَتَنَهُ فَتْنًا وَفُتُونًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَعْجَبَهُ Ve

فَتْنٌ [fetn] Bir adamı fitneye uğratmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَتَنَهُ إِذَا أَوْقَعَهُ فِي الْفِتْنَةِ فَهُوَ مَفْتُونٌ Ve fitneye uğramak maʹnâsına lâzım olur; yukâlu: فَتَنَ الرَّجُلُ إِذَا وَقَعَ فِي الْفِتْنَةِ Ve

فُتُونٌ [futûn] Bir kimse zen-perest olmakla vuslatları dâʹiyesine düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: فُتِنَ الرَّجُلُ إِلَى النِّسَاءِ فُتُونًا وَفُتِنَ إِلَيْهِنَّ عَلَى الْمَجْهُولِ أَيْ أَرَادَ الْفُجُورَ بِهِنَّ

Vankulu Lugatı - فتن maddesi

اَلْفَتْنُ [el-fetn] (fâ’nın fethi ve tâ’nın sükûnuyla) Yakmak, ihrâk maʹnâsına, Ḣalîl rivâyeti üzere. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ﴾ (الذاريات، 13) Ve ʹâmme-i nüsah-ı Cevherî’de يَوْمَهُمْ muttasıl yazılmıştır, zâhir budur ki munfasıl gerektir. Ve

فَتْنٌ [fetn] ʹAvret eri kendiye ʹâşık kılmağa dahi derler; yukâlu: فَتَنَتْهُ الْمَرْأَةُ إِذَا دَلَّهَتْهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı