اَلْمَعْجُ [el-maʹc] (mîm’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Sürʹatle gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَجَ الرَّجُلُ مَعْجًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَسْرَعَ يَعْنِي فِي السَّيْرِ Ve mîli sürme-dânlık içre oynatıp depretmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَجَ الْمُلْمُولَ فِي الْمُكْحُلَةِ إِذَا حَرَّكَهُ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: مَعَجَ الْجَارِيَةَ إِذَا جَامَعَهَا Ve deve köşeği, emmek için anasının memesini başıyla vurarak ağızını açıp etrâfından araştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَجَ الْفَصِيلُ ضَرْعَ أُمِّهِ إِذَا لَهَزَهُ وَفَتَحَ فَاهُ فِي نَوَاحِيهِ لِيَسْتَمْكِنَ Ve
مَعْجٌ [maʹc] Kıtâl ve ıztırâb maʹnâsınadır; tekûlu: تَرَكْتُ الْقَوْمَ فِي مَعْجٍ أَيْ فِي قِتَالٍ وَاضْطِرَابٍ
اَلْمَعْجُ [el-maʹc] (mîm’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Seyrde sürʹat etmek; yukâlu: مَعَجَ الْحِمَارُ وَالرِّيحُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَسْرَعَا Ve
مَعْجٌ [maʹc] Düz yürümeğe dahi derler; yukâlu: فَرَسُ فُلَانٍ مَرَّ يَمْعَجُ أَيْ مَرَّ مَرًّا سَهْلًا Ve deve köşeği anasının memesin araştırmağa dahi derler; yukâlu: مَعَجَ الْفَصِيلُ ضَرْعَ أُمِّهِ إِذَا لَهَزَهُ وَقَلَّبَ فَاهُ فِي نَوَاحِيهِ لِيَتَمَكَّنَ مِنْهُ Ve لَهْزٌ [lehz] zâ-i muʹceme ile yavru anasın başıyla vurmaktır emmek vaktinde.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı