Şârih der ki gerçi عُرْجٌ [ʹurc] kelimesi cemîʹ-i nüsahta ʹayn’ın zammı ve إِبِلٌ [ibil] kelimesinden mu΄ahhar olarak mazbûttur ki أَعْرَجُ [aʹrec]in cemʹidir, lâkin savâb olan حَصَلَ لَهُ عَرْجٌ مِنَ اْلإِبِلِ ʹunvânında olmaktır ʹayn’ın fethiyle ki sürü ve katîʹa maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
إِعْرَاجٌ [iʹrâc] Güneş battığı vakte dâhil olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْرَجَ الرَّجُلُ إِذَا دَخَلَ فِي وَقْتِ غَيْبُوبَةِ الشَّمْسِ Ve bir adama bir sürü deve vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْرَجَ فُلاَنًا إِذَا أَعْطَاهُ عَرْجًا مِنَ اْلإِبِلِ
اَلْإِعْرَاجُ [el-iʹrâc] (hemzenin kesriyle) Aksak etmek; yukâlu: أَعْرَجَهُ اللهُ Ve fiʹl-i taʹccübünde مَا أَشَدَّ إِعْرَاجَهُ dersin, مَا أَعْرَجَهُ demezsin, zîrâ şol nesne ki elvân kısmından ola yâhûd bedende yaratılmış nesne ola, ondan مَا أَفْعَلَهُ gelmez illâ أَشَدُّ lafzı ile. Ve
إِعْرَاجٌ [iʹrâc] Bir sürü deve bağışlamak; yukâlu: أَعْرَجْتُكَ أَيْ وَهَبْتُكَ عَرْجًا مِنَ الْإِبِلِ Ve
عَرْجٌ [ʹarc] (ʹayn-ı mühmelenin fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir sürü deve, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı