اَلْأُنْسُ [el-uns] (hemzenin zammıyla) ve
اَلْأَنَسُ [el-enes] (fethateynle) ve
اَلْأَنَسَةُ [el-eneset] (hâ’yla) İsmlerdir, bir nesneye yâhûd bir kimseye olan alışıklığa denir, Fârisîde râmiş ve âlüften denir; tekûlu: لِي بِهِ أُنْسٌ وَأَنَسٌ وَأَنَسَةٌ أَيْ ضِدُّ الْوَحْشَةِ Ve
أُنْسٌ [uns] ve
أَنَسٌ [enes] Masdar olurlar; yukâlu: أَنَسَ بِهِ وَأَنِسَ أُنْسًا وَأَنَسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ ضِدُّ تَوَحَّشَ أَيْ سَكَنَ بِهِ قَلْبُهُ وَلَمْ يَنْفِرْ Ve
أَنَسٌ [enes] (fethateynle) Nâstan cemâʹat-i kesîreye denir. Ve bir yerde mukîm olan kabîleye denir; tekûlu: رَأَيْتُ أَنَسًا قَدْ جَاؤُوا أَيْ جَمَاعَةً كَثِيرَةً وَبِالْبَلَدِ أَنَسٌ أَيْ حَيٌّ مُقِيمُونَ Ve
أَنَسٌ [Enes] Esmâdandır: Enes b. Mâlik, hâdim-i Resûl-i ekrem sallallâhu ʹaleyhi ve sellem cenâblarıdır. Ve Enes b. Ebî Unâs zikr olundu.
اَلْأَنَسُ [el-enes] (fethateynle) Mukîm olan kabîledir. Ve
أَنَسٌ [enes] Kezâlik kesr-i hemze ile olan إِنْسٌ [ins]te lügattır, بَشَرٌ [beşer] maʹnâsına nitekim o faslda mürûr etmiştir. Ve
أَنَسٌ [enes] وَحْشٌ [vaḩş]ın mukâbili olan maʹnâya gelir masdar olmak üzere; yukâlu: أَنِسْتُ بِهِ أَنَسًا وَأَنَسَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı