ev ~ أَوْ

Kamus-ı Muhit - أو maddesi

أَوْ [ev] (hemzenin fethiyle) Hurûf-ı ʹâtıfedendir, şekk için ve tahyîr için ve ibhâm için ve vâv gibi mutlakan cemʹ için istiʹmâl olunur. Ve taksîm maʹnâsına delâlet eder. Ve takrîb için olur; ke-kavlike: “مَا أَدْرِي أَسَلَّمَ أَوْ وَدَّعَ” فِيهِ إِشَارَةٌ إِلَى تَقْرِيبِ زَمَانِ اللِّقَاءِ Ve إِلَى [ilâ] maʹnâsına gelir. Ve ibâhat için olur. Ve istisnâ΄ maʹnâsına gelir إِلَّا gibi; bunun mâ-baʹdinde mezkûr olan fiʹl-i muzâriʹ mukadder أَنْ [en]-i nâsibe ile mansûb olur; ke-kavlihi: “وَكُنْتُ إِذَا غَمَزْتُ قَنَاةَ قَوْمٍ || كَسَرْتُ كُعُوبَهَا أَوْ تَسْتَقِيمَا” أَيْ إِلَّا أَنْ تَسْتَقِيمَ Ve şartiyye olarak gelir, إِنْ maʹnâsına; nahvu: لَأَضْرِبَنَّهُ عَاشَ أَوْ مَاتَ أَيْ إِنْ عَاشَ بَعْدَ الضَّرْبِ وَإِنْ مَاتَ Ve tebʹîḋ maʹnâsına olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَى﴾ Ve idrâb için olur, بَلْ maʹnâsına; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿أَوْ يَزِيدُونَ﴾ أَيْ بَلْ يَزِيدُونَ Ve حَتَّى [ḩattâ] maʹnâsına gelir; nahvu: لَأَضْرِبَنَّكَ أَوْ تَقُومَ أَيْ حَتَّى تَقُومَ Ve أَنْ maʹnâsına olur, hemzenin fethiyle. Ve أَوْ kelimesi ism kılındıkta vâv’ı müşedded kılınır; yukâlu: دَعِ الْأَوَّ جَانِبًا Yaʹnî “Şu أَوْ lakırdısını bir tarafa bırak.” Ve bu kelâm إفْعَلْ كَذَا أَوْ كَذَا أَوْ كَذَا diye ihtimâlle söyleyen adama îrâd olunur.

أَوْهِ [evhi] (جَيْرِ [ceyri] ve حَيْثُ [ḩayšamp;u] ve أَيْنَ [eyne] veznlerinde) ve

آهِ [âhi] (hemzenin meddi ve hâ’nın kesriyle) ve

أَوِّهِ [evvihi] (hemzenin fethi ve vâv-ı müşeddedenin kesriyle) ve

أَوِّ [evvi] (hemzenin fethi ve bilâ-hâ΄ vâv-ı müşeddedenin kesriyle ki hâ΄ mahzûftur) ve

أَوَّهْ [evveh] (hemzenin ve vâv-ı müşeddedenin fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve

آوُوهُ [âvûh] (طَالُوتُ [ṯâlût] vezninde) ve

آهٍ [âh] (elifin meddi ve hâ’nın münevvenen kesriyle) ve

آوٍ [âv] (hemzenin meddi ve vâv’ın münevvenen ve bilâ-tenvîn kesriyle) ve

أَوَّتَاهُ [evvetâh] (hemzenin ve vâv-ı müşeddedenin fethi ve tâ΄ ziyâdesiyle) ve

آوَيَّاهُ [âveyyâh] (hemzenin meddi ve vâv’ın fethi ve yâ-i müşeddede ziyâdesiyle ki mecmûʹu on üç lügattir) Bir kelimedir ki şikâyet ve teveccuʹ ʹindinde yaʹnî gam ve endûhtan şikâyet vaktinde, kezâlik hasta oldukta yâhûd bir ʹuzv derd-nâk olup ağrıdıkta tefevvüh olunur, lisânımızda âh ile ve uh ile ve uf ile taʹbîr olunur.

Vankulu Lugatı - أو maddesi

أَوْ [ev] (hemzenin fethi ve vâv’ın süḵûnuyla) Bir harftir ki habere dâhil oldukta şekk ve ibhâm ifâde eder. Ve emre ve nehye dâhil olsa tahyîr ve ibâhat ifâde eyler. Ammâ şekk ifâde etmesi رَأَيْتُ زَيْدًا أَوْ عَمْرًا dediğin kavlin gibidir. Ve îhâm ifâde etmesi Bârî taʹâlânın ﴿وَإِنَّا وَإِيَّاكُمْ لَعَلَى هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ﴾ (سبأ، 24) dediği kavli gibidir. Ve tahyîr كُلِ السَّمَكَ أَوِ اشْرَبِ اللَّبَنَ dediğin kavlin gibidir, eklde bunları cemʹ eyleme maʹnâsına. Ve ibâhat جَالِسِ الْحَسَنَ اَوِ ابْنَ سِيرِينَ dediğin kavlin gibidir. Ve gâh olur أَوْ [ev] إِلَى أَنْ maʹnâsına olur,لَأَضْرِبَنَّهُ أَوْ يَتُوبَ dediğin kavlin gibi. Ve gâh olur بَلْ maʹnâsına olur, kelâmda mecâz ve tevessuʹ oldukta, nitekim Bârî taʹâlânın ﴿وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَى مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ﴾ (الصافات، 147) kavli gibi,بَلْ يَزِيدُونَ maʹnâsına. Ve baʹzılar bunun maʹnâsı إِلَى مِائَةِ أَلْفٍ عِنْدَ النَّاسِ أَوْ يَزِيدُونَ عِنْدَ النَّاسِ demektir, Bârî taʹâlâ şekk etmeden münezzeh olduğu için dedi. Ve fî baʹzi’n-nüsahi gâh olur tebyîn-i nevʹ için gelir: مَا أَكَلْتُ إِلَّا تَمْرًا أَوْ زَبِيبًا gibi. Ve vâv maʹnâsına dahi olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿أَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكْمُ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ﴾ (النور، 61) Ve لَا maʹnâsına dahi olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا﴾ (الإنسان، 24) Ve إِنْ [in]-i cezâ΄iyye maʹnâsına dahi olur: لَأَضْرِبَنَّكَ عِشْتَ أَوْ مُتَّ gibi. Ve tebʹîz maʹnâsına da olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارَى﴾ (البقرة، 135) Zîrâ maʹnâ: قَالَ بَعْضُ الْهُودِ وَبَعْضُ النَّصَارَى takdîrindedir, zîrâ yehûdiyyet ve nasrâniyyet üzere tahyîr etti cümlesi değildir. Ve حَتَّى maʹnâsına da olur: كُلْ أَوْ تَشْبَعَ gibi, zîrâ maʹnâ حَتَّى تَشْبَعَ demek üzeredir, tâ bu makâma gelince. Nüsha bu vech üzere vâkiʹ olmuştur, lâkin bu zikr olunan maʹânînin baʹzı mahall-i kelâm olduğu hafî değildir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı