es-sider ~ اَلسِّدَرُ

Kamus-ı Muhit - السدر maddesi

اَلسَّدْرُ [es-sedr] (غَدْرٌ [ġadr] vezninde) Başta olan saçı ve perçemi salıvermek maʹnâsınadır.

اَلسَّدَرُ [es-seder] (fethateynle) ve

اَلسَّدَارَةُ [es-sedâret] (صَدَارَةٌ [ṡadâret] vezninde) Sergeşte ve hayrân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَدِرَ الرَّجُلُ سَدَرًا أَوْ سَدَارَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَحَيَّرَ Ve şiddet-i harâretten deve kısmının gözleri dumanlanıp görmez olmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَدِرَ الْبَعِيرُ إِذَا تَحَيَّرَ بَصَرُهُ مِنْ شِدَّةِ الْحَرِّ

اَلسِّدْرُ [es-sidr] (sîn’in kesri ve dâl’ın sükûnuyla) Şecer-i نَبِقٌ [nebiḵ] ismidir ki ʹArabistân kirazı taʹbîr olunur, Trabzon hurmâsı o nevʹdendir. Müfredi سِدْرَةٌ [sidret]tir. Cemʹi سِدْرَاتٌ [sidrât] gelir ve سِدِرَاتٌ [sidirât] gelir kesreteynle ve سِدَرَاتٌ [siderât] gelir sîn’in kesri ve dâl’ın fethiyle ve سِدَرٌ [sider] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde ve سُدُرٌ [sudur] gelir zammeteynle.

اَلسَّادِرُ [es-sâdir] ve

اَلسَّدِرُ [es-sedir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Sergeşte ve mütehayyir kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ سَادِرٌ وَسَدِرٌ أَيْ مُتَحَيِّرٌ Ve

سَادِرٌ [sâdir] Kâr ve kirdârında mübâlât ve ihtimâm eylemez olan lâübâlî adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ سَادِرٌ إِذَا كَانَ لاَ يَهْتَمُّ وَلاَ يُبَالِي مَا صَنَعَ Ve harâret-i havânın şiddetinden gözleri dumanlanıp hîre olmakla idrâkten kalmış olan deveye denir; yukâlu: بَعِيرٌ سَادِرٌ إِذَا صَارَ قَدْ تَحَيَّرَ بَصَرُهُ مِنْ شِدَّةِ الْحَرِّ Ve

سَدِرٌ [sedir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Deryâya ıtlâk olunur, gûyâ ki hayretinden bir tarafa revân olmaz.

Vankulu Lugatı - السدر maddesi

اَلسِّدَرُ [es-sider] (sîn’in kesri ve dâl’ın fethiyle) Kezâlik سِدْرَةٌ [sidret]in cemʹi.

اَلسَّدْرُ [es-sedr] (sîn’in fethiyle ve dâl’ın sükûnuyla) ʹAvret saçın salıvermektir; yukâlu: سَدَرَتِ الْمَرْأَةُ شَعْرَهَا

اَلسَّدَارَةُ [es-sedâret] (sîn’in fethiyle) Harâretten göz mütehayyir olmak; yukâlu: سَدِرَ الْبَصَرُ سَدَرًا وَسَدَارَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ تَحَيَّرَ مِنْ شِدَّةِ الْحَرِّ

اَلسِّدْرُ [es-sidr] (sîn’in kesri ve dâl’ın sükûnuyla) نَبْقٌ [nebḵ] dedikleri yemişin ağacı.

اَلسَّدِرُ [es-sedir] (sîn’in fethi ve dâl’ın kesriyle) Gözü mütehayyir olan kimse. Ve

سَدِرٌ [sedir] Deryâya dahi ıtlâk olunur; esmâ-i bahrdandır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı