el-ḵablet ~ اَلْقَبْلَةُ

Kamus-ı Muhit - القبلة maddesi

اَلْقَبْلَةُ [el-ḵablet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) bu dahi nisvân-ı ʹArabın efsûn boncuklarına denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir mevziʹ adıdır.

اَلْقَبَلَةُ [el-ḵabelet] (fetehâtla) Ağırşağa denir ki zikr olundu. Ve جُشَارٌ [cuşâr] maʹnâsınadır ki sadra ʹârız olan huşûnete denir. Şârih der ki gerçi nüshalarda جُشَارٌ ʹunvânıyla mersûmdur, lâkin galattır, savâb olan خُبَّازٌ [ḣubbâz] olmaktır ki ebegümeci dedikleri nebâttır. Ve Ebû Bekr Muḩammed b. ʹÖmer ve Ebû Yaʹḵûb el-Ḵabeliyyân muhaddislerdir. Şârihin beyânına göre bu kabâ΄ile mensûb demektir, niteki Sîbeveyhi kabâ΄ile nisbetinde قَبَلِيٌّ [ḵabeliyy] olmağı tansîs eyledi: فَمِنْهُ قَوْلُهُمْ فِي رَجُلٍ مِنَ الْقَبَائِلِ، قَبَلِيٌّ وَفِي الْمَرْأَةِ قَبَلِيَّةٌ Ve

قَبَلَةُ [Ḵabelet] Derbend ki Kûhu’l-Berz’de Bâbu’l-Ebvâb olacaktır, onun kurbünde bir belde adıdır.

اَلْقُبْلَةُ [el-ḵublet] (ḵâf’ın zammıyla) Öpüş, bûse maʹnâsınadır; tekûlu: أَخَذْتُ مِنْ خَدِّهِ قُبْلَةً أَيْ لَثْمَةً Ve sâhirelerin bir adamı teshîr ve tâlib tarafına tevcîh ve imâle için sihr ve efsûn edecek boncuk makûlesi nesnelerine denir. Ve koyun kısmına mahsûs bir damga ismidir ki kulağının gözden tarafa önüne basılır. Ve kefâlet maʹnâsınadır; yukâlu: قَبِلَ قُبْلَتَهُ أَيْ كَفَالَتَهُ

اَلْقِبْلَةُ [el-ḵiblet] (ḵâf’ın kesriyle) Şol semt ve cihete ıtlâk olunur ki ona teveccühle namâz edâ oluna; yukâlu: صَلَّى قِبْلَةَ كَذَا وَهِيَ الْجِهَةُ الَّتِي يُصَلَّى نَحْوَهَا Ve mutlak cihet maʹnâsınadır; ve minhu yukâlu: مَا لَهُ قِبْلَةً وَلَا دِبْرَةً أَيْ وِجْهَةً Ve Kaʹbe-i mükerreme’ye ıtlâk olunur. Ve her teveccüh ve istikbâl olunan nesneye ıtlâk olunur. Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre قِبْلَةٌ [ḵiblet] fi’l-asl binâ-i nevʹdir, bir nesneye doğru yönelmek hâlet ve hey΄etinden ʹibarettir, baʹdehu ʹörfte yöneldiği mekâna ıtlâk olundu; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً﴾ أَيْ مُتَقَابِلَةً

Vankulu Lugatı - القبلة maddesi

اَلْقُبْلَةُ [el-ḵublet] (ḵâf’ın zammı ve bâ’nın sükûnuyla) Öpmek, bûse kılmak maʹnâsına.

اَلْقِبْلَةُ [el-ḵiblet] (ḵâf’ın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Namâz içinde teveccüh olunan cânib. Ve

قِبْلَةٌ [ḵiblet] Mutlakan cihet maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا لَهُ قِبْلَةٌ وَلَا دِبْرَةٌ إِذَا لَمْ يَهْتَدِ لِجِهَةِ أَمْرِهِ ve yukâlu: مَا لِكَلَامِهِ قِبْلَةٌ أَيْ جِهَةٌ وَمِنْ أَيْنَ قِبْلَتُكَ أَيْ مِنْ أَيْنَ جِهَتُكَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı