el-ḵiṡad ~ اَلْقِصَدُ

Kamus-ı Muhit - القصد maddesi

اَلْقَصِدُ [el-ḵaṡid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلْقَصِيدُ [el-ḵaṡîd] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve

اَلْأَقْصَادُ [el-aḵṡâd] (hemzenin fethiyle) Kırık şey΄e denir; yukâlu: رُمْحٌ قَصِدٌ وَقَصِيدٌ وَأَقْصَادٌ أَيْ مُتَكَسِّرٌ

اَلْقَصَدُ [el-ḵaṡad] (fethateynle) عَوْسَجٌ [ʹavsec] ismidir ki mûsâ ağacı ve sincan dikeni dedikleri şecerdir. Ve قَصَدُ الْعَوْسَجِ وَالْأَرْطَى وَالطَّلْحِ bu makûle ağaçların ter ü tâze yumuşak dallarına ıtlâk olunur. Ve

قَصَدٌ [ḵaṡad] Açlığa denir, جُوعٌ [cûʹ] maʹnâsına. Ve mugaylân gibi dikenli iri meşe ağaçlarının güz mevsiminde çiçeklerinin tomurcuklanmasına, ʹalâ-kavlin her dikenli ağacın ibtidâ nâbit olduğu hînde nebâtının zuhûr eylemesine denir.

اَلْقَصْدُ [el-ḵaṡd] (ḵâf’ın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Yol doğru olmak, istikâmet-i tarîk maʹnâsınadır. Şârih der ki fi’l-asl bu maʹnâda masdardır, baʹdehu vasf olarak istiʹmâl olunmuştur; yukâlu: سَبِيلٌ قَصْدٌ أَيْ مُسْتَقِيمٌ Gûyâ ki sâlikin veche-i maksadına kasd eder ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَعَلَى اللهِ قَصْدُ السَّبِيلِ﴾ Ve iʹtimâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَ إِلَيْهِ إِذَا اعْتَمَدَ Ve bir nesneye teveccüh ve ʹazm ve âhenk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَهُ وَلَهُ وَإِلَيْهِ قَصْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَمَّهُ Ve muʹtedilâne hareket eylemek yaʹnî bir işte vasat-ı hâle riʹâyet edip ifrâttan mücânebet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَ فِي الْأَمْرِ ضِدُّ أَفْرَطَ أَيْ لَمْ يَتَجَاوَزْ فِيهِ الْحَدَّ وَرَضِيَ بِالتَّوَسُّطِ Ve şâʹir kasâ΄id-i manzûme nazmında ebyâtı birbirine muvâsaletle itâle eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَ الشَّاعِرُ إِذَا وَاصَلَ عَمَلَ الْقَصَائِدِ Ve

قَصْدٌ [ḵaṡd] Vasf olur, ne tenû-mend ve ne incerek olan muʹtedil vücûdlu kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ قَصْدٌ أَيْ لَيْسَ بِجَسِيمٍ وَلاَ بِضَئِيلٍ Ve bir şey΄i kırmak maʹnâsınadır, ne gûne olursa olsun; ʹalâ-kavlin yarısından kırmağa mahsûstur; yukâlu: قَصَدَ الشَّيْءَ إِذَا كَسَرَهُ بِأَيِّ وَجْهٍ كَانَ أَوْ بِالنِّصْفِ Ve ʹadl ve dâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَ الرَّجُلُ إِذَا عَدَلَ Ve bir kimseye bir mâdde zımnında zor ve cebr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَدَ فُلاَنًا عَلَى الْأَمِرِ إِذَا قَسَرَهُŞârih sâ΄ir nüshaları tahti΄e eylemiştir.

Vankulu Lugatı - القصد maddesi

اَلْقِصَدُ [el-ḵiṡad] (ḵâf’ın kesri ve ṡâd’ın fethiyle) قِصْدَةٌ [ḵiṡdet]in cemʹi, pâreler maʹnâsına.

اَلْقَصْدُ [el-ḵaṡd] (ḵâf’ın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Bir nesneye teveccüh etmek; tekûlu: قَصَدْتُهُ وَقَصَدْتُ لَهُ وَقَصَدْتُ إِلَيْهِ بِمَعْنًى Ve tarîk ve cânib maʹnâsına da gelir; tekûlu: قَصَدْتُ قَصْدَهُ أَيْ نَحَوْتُ نَحْوَهُ Yaʹnî “Onun cânibine ve semtine teveccüh ettim.” Ve ufatmak maʹnâsına gelir; tekûlu: قَصَدْتُ الْعُودَ إِذَا كَسَرْتَهُ Ve إِسْرَافٌ [isrâf]la تَغْتِيرٌ [taġtîr] beyninde olan iʹtidâle de derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı