el-ḵafen ~ اَلْقَفَنُ

Kamus-ı Muhit - القفن maddesi

اَلْقَفَنُ [el-ḵafen] (fethateynle ve gâhca nûn’u müşedded olur) Kafâ maʹnâsınadır; yukâlu: ضَرَبَ قَفَنَهُ وَقَفَنَّهُ أَيْ قَفَاهُ

اَلْقِفَنُّ [el-ḵifenn] (خِدَبٌّ [ḣidebb] vezninde) Vücûdu taslak ve nâ-tırâş adama denir; yukâlu: رَجُلٌ قِفَنٌّ أَيْ جَافٍ

اَلْقَفْنُ [el-ḵafn] (دَفْنٌ [defn] vezninde) Değnekle yâ kamçı ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَنَهُ فَقْنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَرَبَهُ بِالْعَصَا أَوِ السَّوْطِ Ve cenk ve kıtâl maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَعَ بَيْنَهُمْ قَفْنٌ أَيْ قِتَالٌ Ve bir adamın kafâsına vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَنَهُ إِذَا ضَرَبَ قَفَاهُ Ve koyunu ensesinden boğazlamak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَنَ الشَّاةَ إِذَا ذَبَحَهَا مِنْ قَفَاهَا Ve kelb kapkacak yalamak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَنَ الْكَلْبُ الْإِنَاءَ إِذَا وَلَغَ

Vankulu Lugatı - القفن maddesi

اَلْقَفْنُ [el-ḵafn] (ḵâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Enseden boğazlamak; tekûlu: قَفَنْتُهَا قَفْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ذَبَحْتَهَا مِنْ قَفَاهَا Ve bu menhiyyün ʹanhtır. Ve

قَفِينَةٌ [ḵafînet] Koyunun başın kesip gövdesinden ayırmağa dahi derler, nitekim İbrâhîm-i Neḣaʹî’nin hadîsinde “تِلْكَ الْقَفِينَةُ لَا بَأْسَ بِهَا” vâkiʹ olmuştur, koyunun başın kesip ayırmak husûsunda. Ve baʹzılar eyitti: قَفِينَةٌ [ḵafînet]in âhirinde olan nûn zâ΄idedir, zîrâ bunun aslı قَفِيَّةٌ [ḵâfiyyet]tir yâ΄-i müşeddede ile ve gâh olur قَفَا [ḵafâ] demek mahallinde قَفَنٌّ [ḵafenn] derler, nûn-ı müşeddede ile ve gâh olur قَفَّانٌ [ḵaffân] derler شَدَّادٌ [şeddâd] vezni üzere. Ve fî kavli ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu “إِنِّي اَسْتَعْمِلُ الرَّجُلَ الْفَاجِرَ لِأَسْتَعِينَ بِقُوَّتِهِ ثُمَّ أَكُونُ عَلَى قَفَّانِهِ” يَعْنِي عَلَى قَفَاهُ أَيْ عَلَى تَتَبُّعِ أَمْرِهِ وَالنُّونُ زَائِدَةٌ Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: Bu mîzân maʹnâsına قَبَّانٌ [ḵabbân] muʹarrebidir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı