el-ḵafy ~ اَلْقَفْيُ

Kamus-ı Muhit - القفي maddesi

اَلْقَفِيُّ [el-ḵafiyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Bu dahi bir adamın halefine ve kafâ-dârına denir; yukâlu: هُوَ قَفِيُّهُمْ وَقَفِيَّتُهُمْ أَيِ الْخَلَفُ مِنْهُ Ve pek rahm ve şefkatli mükerrem ve mihrübân adama denir; tekûlu: أَنَا قَفِيٌّ بِهِ أَيْ حَفِيٌّ Ve mihmân-ı mükreme denir; yukâlu: هُوَ قَفِيٌّ أَيْ ضَيْفٌ مُكْرَمٌ Ve mihmâna ikrâm olunacak taʹâma denir; yukâlu: هَيَّأَ لِلضَّيْفِ قَفِيًّا وَهُوَ مَا يُكْرَمُ الضَّيْفُ بِهِ مِنَ الطَّعَامِ Ve ihvân ve ahbâbdan bir güzîde ve muhtâr olan yâra denir yâhûd müttehem ve maʹyûb olanına denmekle zıdd olur; yukâlu: هُوَ قَفِيٌّ أَيْ خَيِّرَةٌ مِنَ الْإِخْوَانِ أَوْ مُتَّهَمٌ مِنْهُمْ

اَلْقِفْوَةُ [el-ḵifvet] (ḵâf’ın kesriyle) ve

اَلْقُفِيُّ [el-ḵufiyy] (عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde) İsmlerdir, açıktan bir adama isnâd-ı töhmetle sövmeğe ve bed söylemeğe denir. Ve

قِفْوَةٌ [ḵifvet] Günâha denir, ذَنْبٌ [ženb] maʹnâsına yâhûd bir adamı dillemeğe denir, gerek vâkiʹ ve gerek gayr-i vâkiʹ olsun; yukâlu: بِئْسَ الْقِفْوَةُ أَيِ الذَّنْبُ أَوْ هُوَ أَنْ تَقُولَ لِلْإِنْسَانِ مَا فِيهِ وَمَا لَيْسَ فِيهِ

Vankulu Lugatı - القفي maddesi

اَلْقَفْيُ [el-ḵafy] (ḵâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir kimsenin ensesine vurmak, Ebû Zeyd rivâyeti üzere; tekûlu: قَفَيْتُ الرَّجُلَ أَقْفِيهِ قَفْيًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي

اَلْقَفِيُّ [el-ḵafiyy] (ḵâf’ın fethi ve yâ’nın teşdîdiyle) Şol nesnedir ki onu konuk için ve sabî için ihzâr ederler.

اَلْقُفِيُّ [el-ḵufiyy] (ḵâf’ın zammı ve fâ’nın kesri ve yâ’nın teşdîdiyle) Cemʹi ki فُعُولٌ [fuʹûl] vezni üzeredir, عَصَا [ʹaṡâ] ile عُصِيٌّ [ʹuṡiyy] gibi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı