اَلْهِدْلُ [el-hidl] (hâ’nın kesriyle) Ekşi yoğurda denir; yukâlu: لَبَنٌ هِدْلٌ أَيْ إِدْلٌ
اَلْهَدَلُ [el-hedel] (fethateynle) Devenin dudağı sarkık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَلَ الْمِشْفَرُ هَدَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اسْتَرْخَى Ve devenin dudağında yara çıkmakla dudağı aşağı sarkmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَلَ الْبَعِيرُ إِذَا أَخَذَتْهُ الْقُرْحَةُ فَاسْتَرْخَى مِشْفَرُهُ
اَلْهَدْلُ [el-hedl] (عَدْلٌ [ʹadl] vezninde) Bir nesneyi aşağı salıverip sarkıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَلَ الشَّيْءَ هَدْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَرْسَلَهُ إِلَى أَسْفَلَ وَأَرْخَاهُ
اَلْهَدِلُ [el-hedil] (hâ’nın fethi ve dâl’ın kesriyle) Dudağı uzun olan deve ki bu devenin sıfât-ı hamîdesindendir.
اَلْهَدَلُ [el-hedel] (fethateynle) Deve uzun dudaklı olmak; yukâlu: هَدِلَ الْبَعِيرُ يَهْدَلُ هَدَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
اَلْهَدْلُ [el-hedl] (hâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Bir nesneyi aşağı sarkıtmak; yukâlu: هَدَلْتُ الشَّيْءَ أَهْدِلُهُ هَدْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَرْخَيْتَهُ وَأَرْسَلْتَهُ إِلَى أَسْفَلَ Ve deve dudağın sarkıtmağa dahi derler; yukâlu: هَدَلَ الْبَعِيرُ هَدْلًا Ve bu şol vakt olur ki deve neşâta gelmeğin dudağın sarkıta.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı