el-hedim ~ اَلْهَدِمُ

Kamus-ı Muhit - الهدم maddesi

اَلْهَدِمُ [el-hedim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Muhannes ve hîz kimseye denir; tekûlu: لَا تُعَاشِرْ فُلَانًا فَإِنَّهُ هَدِمٌ أَيْ مُخَنَّثٌ

اَلْهَدَمُ [el-hedem] (fethateynle) Bir arzın adıdır. Ve kuyunun etrâfından yıkılıp kuyu içre düşmüş taşlara ve topraklara denir. Ve

هَدَمٌ [hedem] ve

هَدَمَةٌ [hedemet] (fetehâtla) Masdar olurlar, nâka pek kösnümek maʹnâsına, şöyle ki hemân bî-muhâba buğurun önüne çöker ola; yukâlu: هَدِمَتِ النَّاقَةُ هَدَمًا وَهَدَمَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اشْتَدَّتْ ضَبَعَتُهَا

اَلْهَدْمُ [el-hedm] (hâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Binâyı yıkıp vîrân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَمَ الْبِنَاءَ هَدْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَقَضَهُ Ve bir adamın vurup belini kırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: ضَرَبَهُ فَهَدَمَهُ أَيْ كَسَرَ ظَهْرَهُ Ve

هَدْمٌ [hedm] Heder ve bâtıl olan deme ıtlâk olunur, مَهْدُومٌ [mehdûm] maʹnâsınadır; fethateynle de lügattir; yukâlu: دَمُهُ هَدْمٌ أَيْ هَدَرٌ Ve gemide baş çegzinip yıkılmak maʹnâsınadır; yukâlu: هُدِمَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أَخَذَهُ الْهُدَامُ

اَلْهِدْمُ [el-hidm] (hâ’nın kesriyle) Yeprimiş eski libâsa denir, ʹalâ-kavlin yamalı olanına yâhûd yünden olan eski kilim ve keçe makûlesine mahsustur; cemʹi أَهْدَامٌ [ehdâm] gelir ve هِدَمٌ [hidem] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde. Ve pek koca pîr-i fânîye ıtlâk olunur. Ve eski çizmeye ıtlâk olunur. Ve bir recül adıdır.

Vankulu Lugatı - الهدم maddesi

اَلْهَدَمُ [el-hedem] (fethateynle) Şol taşlardır ki kuyunun bir cânibinde yıkılıp içine düşer. Ve

هَدَمٌ [hedem] Heder maʹnâsına da gelir; yukâlu: دِمَاؤُهُمْ بَيْنَهُمْ هَدَمٌ أَيْ هَدَرٌ Ve هَدْمٌ [hedm] dahi derler dâl’ın sükûnuyla, yaʹnî onların kanları için diyet lâzım değildir.

اَلْهَدْمُ [el-hedm] (hâ’nın fethi ve dâl’ın kesriyle) Yıkılmak.

اَلْهِدْمُ [el-hidm] (hâ’nın kesri ve dâl’ın sükûnuyla) Eski bez ki çürümüş ola, sevb-i bâlî maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı