اَلسَّرَادُ [es-serâd] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Pek olan hurmâ koruklarına denir, خَلاَلٌ صُلْبٌ ḣalâlun ṡulbun] maʹnâsına. Müfredi سَرَادَةٌ [serâdet]tir. Ve şol hurmâya denir ki ağacı susuz kalmakla cevdetine muzır olmuş ola.
اَلسَّرْدُ [es-serd] (فَرْدٌ [ferd] vezninde) ve
اَلسِّرَادُ [es-sirâd] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Meşin ve sahtiyân makûlesi nesne dikmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَرَدَ الْأَدِيمَ سَرْدًا وَسِرَادًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا خَرَزَهُ Ve delmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَرَدَ الشَّيْءَ إِذَا ثَقَبَهُ Ve cenk libâsı olan zırh örmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَرَدَ الدِّرْعَ إِذَا نَسَجَهُ Ve سَرْدٌ [serd] lafzı mutlakan örülmüş zırhlara ve sâ΄ir halka halka örülmüş nesnelere ism-i câmiʹdir ki vasf bi’l-masdardır; yukâlu: جَاؤُوا وَعَلَيْهِمْ سَرْدٌ أَيْ دُرُوعٌ Ve
سَرْدٌ [serd] Kelâmı cevâhir-i manzûme gibi hüsn-i edâ ile muttasılan ve muntazaman sevk eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَرَدَ الْحَدِيثَ إِذَا أَجَادَ سِيَاقَهُ Ve
سَرْدٌ [Serd] Ezd bilâdında bir mevziʹ adıdır. Ve
سَرْدٌ [serd] Muttasılan oruç tutmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَرَدَ الصَّوْمَ إِذَا تَابَعَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı