es-suhâm ~ اَلسُّهَامُ

Kamus-ı Muhit - السهام maddesi

اَلسُّهَامُ [es-suhâm] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde ve fethle de câ΄izdir) Bedene ʹârız olan arıklığa ve bozukluğa denir, sam yeli çalmış gibi; yukâlu: بِهِ سُهَامٌ أَيْ ضُمْرٌ وَتَغَيُّرٌ

اَلسَّهَامُ [es-sehâm] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Bu dahi ıssı günlerde havâda iplik iplik mütehayyel olan nesnelere denir, مُخَاطُ الشَّيْطَانِ [muḣâṯu’ş-şeyṯân] maʹnâsına. Ve yaz günlerinde havânın âteşîn ıssısına denir ki insân ve hayvânı ʹalev gibi çalıp berbâd eder, niteki bâdiyede vâkiʹdir; yukâlu: فِي يَوْمِنَا هَذَا سَهَامٌ وَهُوَ حَرُّ السَّمُومِ وَوَهَجُ الصَّيْفِ وَيُقَالُ سُهِمَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَهُ السَّهَامُ

Vankulu Lugatı - السهام maddesi

اَلسُّهَامُ [es-suhâm] (sîn’in zammı ve hâ’nın tahfîfi ile) Arıklayıp mütegayyir olmak. Ve Umevî eyitti: سُهَامٌ [suhâm] bir marazdır ki deveye ʹârız olur; yukâlu: بَعِيرٌ بِهِ سُهَامٌ

اَلسِّهَامُ [es-sihâm] (sîn’in kesriyle) Cemʹi, oklar maʹnâsına. Ve

سَهْمٌ [sehm] Nasîbe dahi derler.

اَلسَّهَامُ [es-sehâm] (sîn’in fethi ve hâ’nın tahfîfiyle) Semûm ıssısıdır, حَرُّ السَّمُومِ maʹnâsına; yukâlu: سُهِمَ الرَّجُلُ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَهُ السَّمُومُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı