el-ʹaḋad ~ اَلْعَضَدُ

Kamus-ı Muhit - العضد maddesi

اَلْعَضَدُ [el-ʹaḋad] (fethateynle) Kesilmiş yâ budanmış ağaca denir, شَجَرٌ مَعْضُودٌ manâsına; faʹal bi-maʹnâ mefʹûldür. Ve bir ʹillet adıdır ki deve kısmının kollarına ʹârız olur ve yukâlu: عَضِدَ الْبَعِيرُ عَضَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَصَابَهُ الْعَضَدُ

اَلْعَضْدُ [el-ʹaḋd] (ʹayn’ın fethi ve zammı ve kesri ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) ve

اَلْعَضِدُ [el-ʹaḋid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلعَضُدُ [el-ʹaḋud] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) ve

اَلْعُضُدُ [el-ʹuḋud] (عُنُقٌ [ʹunuḵ] vezninde) Dirsekten omuz başında küreğe varınca olan ʹuzva denir ki kol taʹbîr olunur. Fârisîde bâzû denir. Cemʹleri أَعْضُدٌ [aʹḋud] ve أَعْضَادٌ [aʹḋâd] gelir; yukâlu: ضَرَبَ عَضِدَهُ وَعَضُدَهُ وَعُضُدَهُ إِلَى غَيْرِهَا وَهُوَ مَا بَيْنَ الْمِرْفَقَيْنِ إِلَى الْكَتِفِ Ve

عَضُدٌ [ʹaḋud] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) Bir nesnenin bir nâhiyesine ıtlâk olunur ve muʹîn ve nâsır maʹnâsına istiʹmâl olunur. Müfreden ve cemʹan istiʹmâl olunur; tekûlu: هُمْ عَضُدِي وَأَعْضَادِي أَيْ مُعِينِي وَنَاصِرِي Niteki سَاعِدٌ [sâʹid] dahi bu maʹnâda istiʹmâl olunur. Ve ʹArablar فَتَّ فُلاَنٌ فِي عَضُدِهِ derler, كَسَرَ مِنْ نِيَّاتِ أَعْوَانِهِ وَفَرَّقَهُمْ عَنْهُ maʹnâsına, yaʹnî “Pazısında olan şey΄i rîze rîze etti ki aʹvân ve ensârı haklarında niyyetlerini nakzla başından onları perâkende eyledi” demekten kinâyedir.

Vankulu Lugatı - العضد maddesi

اَلْعَضَدُ [el-ʹaḋad] (fethateynle) Bi-maʹnâhu.

اَلْعَضُدُ [el-ʹaḋud] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd’ın zammıyla) Kol ki dirsekten omuz başına varınca, سَاعِدٌ [sâʹid] maʹnâsına, egerçi سَاعِدٌ [sâʹid]in meşhûru budur ki bilek maʹnâsına ola, nitekim Muhežžeb’de “eriş”le taʹbîr etmiştir, lâkin Cevherî’nin tefsîrinden fehm olunan budur ki dirsekten ketife varınca سَاعِدٌ [sâʹid] ıtlâk oluna. Ve “eriş” bileğe derler, nitekim Ḩalîmî lügatinde taʹarruz etmiştir. Ve bunda dört lügat vardır: biri عَضُدٌ [ʹaḋud]dur ḋâd’ın zammıyla ve biri dahi ḋâd’ın kesriyledir حَذُرٌ [ḩažur] ile حَذِرٌ [ḩažir] gibi ve عَضْدٌ [ʹaḋd]dur ḋâd’ın sükûnuyla ve عُضْدٌ [ʹuḋd]dur ʹayn’ın zammı ve ḋâd’ın sükûnuyla, mislu: ضَعْف [ḋaʹf] ve ضُعْف [ḋuʹf].

اَلْعَضْدُ [el-ʹaḋd] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla) Muʹâvenet etmek; yukâlu: عَضَدْتُهُ أَعْضُدُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve bir kimsenin koluna değmeye dahi derler. Ve ağacı dahi kesmeğe derler; yukâlu: عَضَدْتُ الشَّجَرَ أَعْضِدُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ قَطَعْتُهُ بِالْمِعْضَدِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı