el-letaḩ ~ اَللَّتَحُ

Kamus-ı Muhit - اللتح maddesi

اَللَّتَحُ [el-letaḩ] (fethateynle) Acıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَتِحَ الرَّجُلُ لَتَحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا جَاعَ

اَللاَّتِحُ [el-lâtiḩ] (صَالِحٌ [ṡâliḩ] vezninde) ve

اَللُّتَاحُ [el-lutâḩ] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve

اَللُّتَحَةُ [el-luteḩat] (lâm’ın zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) ve

اَللَّتِحُ [el-letiḩ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Be-gâyet zîrek ve hûş-mend ve âteş-zihn olan adama denir; yukâlu: رَجُلٌ لاَتِحٌ وَلُتَاحٌ وَلُتَحَةٌ وَلَتِحٌ أَيْ عَاقِلٌ دَاهِيَةٌ

اَللَّتْحُ [el-letḩ] (lâm’ın fethi ve tâ-yı fevkiyyenin sükûnuyla) Bir kimsenin bedenine yâhûd çehresine çakıl taşlarıyla vurup berelendirmek yâhûd gözünü çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَتَحَهُ لَتْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ضَرَبَ جَسَدَهُ أَوْ وَجْهَهُ بِالْحَصَى أَوْ فَقَأَ عَيْنَهُ Ve bir adama bed nigâh ile bakmak maʹnâsına istiʹmâ olunur; yukâlu: لَتَحَهُ بِبَصَرِهِ إِذَا رَمَاهُ بِهِ كَمَا يُقَالُ رَمَاهُ بِعَيْنِهِ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَتَحَ جَارِيَتَهُ إِذَا جَامَعَهَا Ve bir kimsenin mecmûʹ-ı mâlını süpürü gasb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَتَحَ فُلاَنًا أَيْ مَا تَرَكَ عِنْدَهُ شَيْئًا إِلاَّ أَخَذَهُ Ve el ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَتَحَهُ بِيَدِهِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهَا

Vankulu Lugatı - اللتح maddesi

اَللَّتَحُ [el-letaḩ] (fethateynle) Açlık, جُوعٌ [cûʹ] maʹnâsına; yukâlu: لَتِحَ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı