اَلنَّشْزُ [en-neşz] (nûn’un fethi ve şîn-i muʹcemenin sükûnuyla) ve
اَلنَّشَازُ [en-neşâz] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
اَلنَّشَزُ [en-neşez] (fethateynle) Tümsek yere denir; tekûlu: عَلَوْتُ نَشَزًا مِنَ الْأَرْضِ وَنَشَازًا وَنَشَزًا أَيْ مُرْتَفِعًا Evvelkinin cemʹi نُشُوزٌ [nuşûz] gelir, üçüncünün cemʹi أَنْشَازٌ [enşâz] ve نِشَازٌ [nişâz] gelir, سَبَبٌ [sebeb] ve أَسْبَابٌ [esbâb] ve جَبَلٌ [cebel] ve جِبَالٌ [cibâl] gibi. Ve
نَشْزٌ [neşz] (nûn’un fethi ve şîn’in sükûnuyla) Masdar olur, bir yerde yukarı oturmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَشَزَ الرَّجُلُ فِي مَكَانِهِ نَشْزًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا ارْتَفَعَ Ve bir kimseyi kaldırıp yere çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَشَزَ بِقِرْنِهِ إِذَا احْتَمَلَهُ فَصَرَعَهُ Ve miʹde bulanıp gönül dönmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَشَزَتْ نَفْسُهُ إِذَا جَاشَتْ
اَلْأَنْشَازُ [el-enşâz] (hemzenin fethiyle) ve
اَلنِّشَازُ [en-nişâz] (nûn’un kesriyle) Fethateynle olan نَشَزٌ [neşez]in cemʹidir, mürtefiʹ mekânlar maʹnâsına, جَبَلٌ [cebel] ile أَجْبَالٌ [ecbâl] ve جِبَالٌ [cibâl] gibi.
اَلنَّشَازُ [en-neşâz] (nûn’un fethiyle) Mekân-ı mürtefiʹ maʹnâsınadır, müfreddir kezâlik.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı