النَّسِيءُ [en-nesî΄] (فَعِيلٌ [faʹîl] vezninde) İsmdir ki te΄hîr olunan şey΄e denir. وَالنَّسِيءُ فِي قَوْلِهِ تَعَالَى ﴿إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ﴾ الآية، شَهْرٌ كَانَتْ تُؤَخِّرُهُ الْعَرَبُ فِي الْجَاهِلِيَّةِ فَنَهَى اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهُ Yaʹnî âyet-i merkûmede نَسِيءٌ [nesî΄] ʹArabların Câhiliyyet zamânında eşhür-i hürümden hürmetini, şehr-i âhere te΄hîr eyledikleri aydan ʹibârettir. Eşhür-i hürüm ki dört ay olacaktır, biri ferddir ki mâh-ı recebdir ve üçü serd yaʹnî mütevâlîdir ki zülkaʹde ve zilhicce ve muharremdir. Vakt-i Câhiliyyet’te ekser-i maʹâşları nehb ü gâret cihetiyle olmakla meselâ muhârebe hengâmında receb hulûl eylese, helâl edip hürmetini şaʹbâna te΄hîr; kezâlik muharremde iktizâ eylese, safere tahvîl eylemeleriyle eşhür-i hürüm husûsunu terk ve ilgâ ve mücerred ʹaded iʹtibâr ederler idi. Ve ziyâde-i küfr olması, Hazret-i Ḩaḵḵ’ın harâm eylediğini tahlîl ve helâl eylediğini tahrîm eylediklerine mebnîdir.
اَلنَّسِيءُ [en-nesî΄] (nûn’un fethi ve sîn’in kesri ve meddiyle) Davar semirip tüyü bitmek; yukâlu: جَرَى النَّسِيءُ فِي الدَّوَابِّ Ve
نَسِيءٌ [nesî΄] Muharrem ayında olan hürmeten şehri te΄hîr etmeğe dahi derler; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ﴾ (التوبة 37) هُوَ فَعِيلٌ بِمَعْنَى مَفْعُولٍ مِنْ قَوْلِكَ نَسَأْتُ الشَّيْءَ فَهُوَ مَنْسُوءٌ إِذَا أَخَّرْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı