اَلشُّطُورُ [eş-şuṯûr] (zammeteynle) ve
اَلشُّطُورَةُ [eş-şuṯûret] (hâ’yla) Maʹnâ-yı mezkûrdan masdardır; yukâlu: شَطَرَتِ الشَّاةُ وَشَطُرَتْ شُطُورًا وَشُطُورَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ إِذَا صَارَتْ شَطُورًا Ve
شُطُورٌ [şuṯûr] Bir adam bir kimseye bakar iken onun gayrısına bakar gibi bakmak maʹnâsınadır, gûyâ ki nazarını iki bölük eylemiş olur; yukâlu: شَطَرَ بَصَرَهُ شُطُورًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا صَارَ كَأَنَّهُ يَنْظُرُ إِلَيْكَ وَإِلَى آخَرَ يَعْنِي كَأَنَّهُ نَصَّفَ بَصَرَهُ Ve
شُطُورٌ [şuṯûr] ve
شُطُورَةٌ [şuṯûret] شَطَارَةٌ [şaṯâret] maʹnâsına gelir, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلشَّطُورُ [eş-şeṯûr] (şîn’in fethi ve ṯâ’nın zammıyla) Şol koyundur ki onun memesinin biri uzun ve biri kısa ola. Kezâlik memesinin birisi kuruyana dahi derler. Ve
شَطُورٌ [şeṯûr] Şol nâkaya dahi derler ki memesinin başının ikisi kurumuş ola, zîrâ nâkanın memesinin başı dörttür.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı