ʹiclet ~ عِجْلَةٌ

Kamus-ı Muhit - عجلة maddesi

اَلْعَجَلَةُ [el-ʹacelet] (fetehâtla) ʹArabaya ve kanlıya ve koçuya denir; cemʹi عَجَلٌ [ʹacel]dir hâ’sız ve أَعْجَالٌ [aʹcâl] ve عِجَالٌ [ʹicâl]dir ʹayn’ın kesriyle. Ve çarka ve dolaba denir, ʹalâ-kavlin deve çarkına denir ki pek büyük olur, مَحَالَةٌ [meḩâlet] maʹnâsına. Ve esvâb ve eskâl taşıyacak teskereye ve senem ʹarabasına denir ki tahtalardan tarîka tarzında olur. Ve şol ağaca denir ki kuyunun kenârında yapılan mîl üzerine arkuru uzatılıp kova ona asılır. Ve balçığa ve siyâh ve müteʹaffin çamura denir. Ve hurmâ ağacının özdeğinde oyma tarzında olan basamağa denir ki onlara ayakları basarak tepesine çıkarlar, niteki نَقِيرٌ [naḵîr] oyma basamaklı olan hurmâ özdeğine denir. Bunların cümlesinde sürʹat maʹnâsı melhûzdur. Ve

عَجَلَةُ [ʹAcelet] Yemen’de bir karye adıdır.

اَلْعَجَلُ [el-ʹacel] ve

اَلْعَجَلَةُ [el-acelet] (fethateynle) İsmlerdir, ivmeğe ve ivecenliğe denir ki bir nesneyi vaktinden mukaddem taleb ve taharrî eylemekten ʹibârettir; onun için mezmûmdur; yukâlu: إِخْتَلَّ أَمْرُهُ مِنَ الْعَجَلِ وَالْعَجَلَةِ أَيِ السُّرْعَةِ Ve

عَجَلٌ [ʹacel] ve

عَجَلَةٌ [ʹacelet] Masdar olur, ivmek maʹnâsına; yukâlu: عَجِلَ الرَّجُلُ عَجَلًا وَعَجَلَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَسْرَعَ Ve

عَجَلٌ [ʹacel] Balçığa yâhûd siyâh ve müteʹaffin balçığa denir, حَمْأَةٌ [ḩame΄t] maʹnâsına. Mütercim der ki ﴿خُلِقَ الْإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ﴾ kerîmesinde baʹzılar bununla tefsîr edip lâkin Râġib baʹde’t-tezyîf dedi ki belki murâd ʹacele ve sürʹat maʹnâsınadır, ʹacele ve kıllet-i sabr u sebât insânın lâzım-ı mâhiyyeti olmakla gûyâ ki ondan mahlûk olmuştur, niteki خُلِقَ زَيْدٌ مِنَ الْكَرَمِ derler, fart-ı mübâlagayı mutazammındır. Ve baʹzılar bunda kalb var dediler. خُلِقَ الْعَجَلُ مِنَ الْإِنْسَانِ ile te΄vîl eylediler, gûyâ ki ʹacele insânın tabâyiʹ-i mecbûlesinden bir tabîʹat ve ahlâkından bir cüz΄ olduğuna tenbîh nüktesine mebnîdir. Ve balçığa عَجَلٌ [ʹacel] ıtlâkı sürʹat maʹnâsındandır ki hemân toprak suyu gördüğü gibi müteṯayyin olur.

اَلْعِجَالَةُ [el-ʹicâlet] (ʹayn’ın kesri ve zammıyla) ve

اَلْعُجْلُ [el-ʹucl] ve

اَلْعُجْلَةُ [el-ʹuclet] (ʹayn’ların zammıyla) ʹAcele ile tertîb olunan şey΄e denir, taʹâm-ı mâ-hazarı gibi; kâle’ş-şârih ve minhu kavluhum: اَلتَّمْرُ عِجَالَةُ الرَّاكِبِ وَعُجْلُهُ وَعُجْلَتُهُ Yaʹnî “Dâbbesine rükûb edip bir semte gidecek adam için hurmâ taʹâm-ı mâ-hazardır” ki onun için meks eylemek iktizâ eylemez. Ve fi’l-mesel: “اَلثَّيِّبُ عِجَالَةُ الرَّاكِبِ” Bu mesel sehlü’l-husûl olan nesnede darb olunur. Ve

عِجَالَةٌ [ʹicâlet] (kezâlik ʹayn’ın kesri ve zammıyla) ve

إِعْجَالَةٌ [iʹcâlet] (hemze-i meksûre ile) ve

عُجْلٌ [ʹucl] ve

عُجْلَةٌ [ʹuclet] (ʹayn’ların zammıyla) Sağım vaktinden mukaddem çobanın otlakta kendi yâ gayrı için sağdığı leben-i kalîle ıtlâk olunur; tekûlu: سَقَانَا عِجَالَةً وَإِعْجَالَةً وَعُجْلًا وَعُجْلَةً وَهِيَ اللَّبَنُ الَّذِي يُعَجِّلُ الْحَالِبُ لِنَفْسِهِ أَوْ لِغَيْرِ فِي الرَّعْيِ مِنْ لَبَنٍ يَسِيرٍ

Vankulu Lugatı - عجلة maddesi

اَلْعِجْلَةُ [el-ʹiclet] (vezni mezbûr üzere) Mü΄ennesi, Ebû Cerrâḩ rivâyeti üzere. Ve

عِجْلَةٌ [ʹiclet] Sikâya dahi derler, meşk maʹnâsına.

أَعْجَالٌ [aʹcâl] (hemzenin fethiyle) Kezâlik cemʹi. Ve

عَجَلَةٌ [ʹacelet] Şol mancanîka dahi derler ki onunla kuyudan su çekerler. Ve Kilâbî eyitti: عَجَلَةٌ [ʹacelet] şol arkırı olan ağaçtır ki kuyunun kenârında yapılan mîl üzerine konurve kova o ağaç üzere asılır. Ve

عَجَلَةٌ [ʹacelet] İvmek yaʹnî sürʹat maʹnâsına dahi gelir ki batî΄in mukâbilidir. Ve

عَجَلَةٌ [ʹacelet] Sebkat etmeğe dahi derler; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ﴾ (الأعراف، 150) أَيْ أَسَبَقْتُمْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı