اَلزَّكْمُ [ez-zekm] (zây’ın fethiyle) ve
اَلْإِزْكَامُ [el-izkâm] (hemzenin kesriyle) Bir adamı zükâm ʹilletine uğratmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَكَمَهُ اللهُ زَكْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَأَزْكَمَهُ أَيْ جَعَلَهُ مَزْكُومًا Ve
زَكْمٌ [zekm] Cimâʹda menîyi attırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: زَكَمَ بِنُطْفَتِهِ إِذَا رَمَى بِهَا Ve kırbayı doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَكَمَ الْقِرْبَةَ إِذَا مَلَأَهَا
اَلْإِزْكَامُ [el-izkâm] (hemzenin kesriyle) Zukâm marazına mübtelâ kılmak; yukâlu: أَزْكَمَهُ اللهُ فَهُوَ مَزْكُومٌ Ve مَزْكُومٌ [mezkûm] sîga-i mechûlden olan زُكِمَ üzere binâ olunmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı