اَلْإِشْلَاءُ [el-işlâ΄] (hemzenin kesriyle) Yanına götürmek için dâbbeye yem torbası göstermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْلَى دَابَّتَهُ إِذَا أَرَاهَا الْمِخْلَاةَ لِتَأْتِيَهُ Ve sağmak için hayvânı çağırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَشْلَى النَّاقَةَ إِذَا دَعَاهَا لِلْحَلْبِ
اَلْإِشْلَاءُ [el-işlâ΄] (hemzenin kesri ve elifin meddiyle) Kelbi daʹvet etmek, Ebû Zeyd rivâyeti üzere. Ve Šaʹleb eyitti: Halkın أَشْلَيْتُ الْكَلْبَ عَلَى الصَّيْدِ dedikleri hatâdır. Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: أَوْسَدْتُ الْكَلْبَ بِالصَّيْدِ وَآسَدْتُهُ derler, kaçan sayd üzerine igrâ etseler أَشْلَيْتُهُ demezler, zîrâ إِشْلَاءٌ [işlâ΄] hayvânı daʹvet etmede istiʹmâl olunur; yukâlu: أَشْلَيْتُ الشَّاةَ وَالنَّاقَةَ إِذَا دَعَوْتَهَا بِأَسْمَائِهِمَا لِتَحْلُبَهُمَا Kâle’r-Râʹî: “وَإِنْ بَرَكَتْ مِنْهَا عَجَاسَاءُ جِلَّةٌ || بِمَحْنِيَةٍ أَشْىلَى الْعِفَاسَ وَبَرْوَعَا” Ve kâle’l-âhar: “أَشْلَيْتُ عَنْزِي وَمَسَحْتُ قَعْبِي || ثُمَّ تَهَيَّأْتُ لِشُرْبٍ قَأْبِ” Ve kavlu Ziyâd el-Aʹcem: أَتَيْنَا أَبَا عَمْرٍو فَأَشْلَى كِلَابَهُ || عَلَيْنَا فَكِدْنَا بَيْنَ بَيْتَيْهِ نُؤْكَلُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı