اَلْإِفْتَانُ [el-iftân] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir nesne göze ve gönüle ʹacîb gelmekle pesend edip hoşlanmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَفْتَنَهُ إِذَا أَعْجَبَهُ Ve bir adamı fitneye uğratmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَفْتَنَهُ إِذَا أَوْقَعَهُ فِي الْفِتْنَةِ وَهُوَ مُفْتَنٌ كَمُكْرَمٍ
اَلْإِفْتَانُ [el-iftân] (hemzenin kesriyle) Bi-maʹnâhu. Ve Aṡmaʹî إِفْتَانٌ [iftân]ın ʹâşık kılmak maʹnâsına gelmesine inkâr etti. Ve
إِفْتَانٌ [iftân] Idlâl maʹnâsına dahi gelir, ʹalâ-mâ se-yecî΄u. Ve
فَتْنٌ [fetn] Âfet eriştirmeğe dahi derler; yukâlu: فُتِنَ فَهُوَ مَفْتُونٌ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ فَذَهَبَ مَالُهُ أَوْ عَقْلُهُ Ve sınamak maʹnâsına dahi gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı